20 Ağustos 2016 Cumartesi

KADIZADE


Osmanlı âlimlerinden. Edirne’de yetişen Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden olup, Osmanlı şeyhülislâmlarının on altıncısıdır. İsmi, Ahmed bin Mahmûd el-Edirnevî er-Rûmî olup, lakabı Şemseddîn’dir. Kâdızâde diye tanınır. 1512 (H. 918) senesinde dünyâya geldi. 1580 (H. 988) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri, Fâtih Câmii yakınında bulunan Küçük Karaman’daki çeşme yanındadır. Babası Bedrüddîn Mahmûd Efendi de âlim bir zât idi.
İlim tahsiline Edirne’de İshak Çelebi’nin huzurunda başladı. Yine Edirne’de bulunan Üç şerefeli medreselerinde, o zamanın meşhur âlimlerinden olan şeyhülislâm Çivizâde Muhammed Muhyiddîn Efendi’den okudu. Bundan sonra İstanbul’da Sahn-ı semân medreselerinde, şeyhülislâm Ebüssü’ûd Efendi’nin derslerine devam etti. Ayrıca Sa’dî Çelebi ve Mevlânâ Kadri Efendi gibi zâtlardan da ders aldı. Böylece asrının en büyük âlimlerinden ders ve feyz alarak kemâle gelip, zamanının önde gelen âimlerinden oldu.
Kâdızâde Ahmed Efendi, sıra ile Bursa’daki Ferhâdiyye, Veliyyüddîn oğlu Ahmed Paşa ve Kaplıca Medreselerinde daha sonra da İstanbul’da Atîk Ali Paşa Medresesi’nde müderrislik yaptı. 1555’de Haleb kâdısı oldu. 1559 senesinde müfettişlik me’mûriyeti verildi. 1563’de İstanbul kâdısı ve 1566 Rebî-ül-âhir ayında Rumeli kazaskeri oldu. Bu sırada sadrâzam Mehmed Paşa ile aralarında meydana gelen bir soğukluk sebebiyle Edirne’ye gitti. Orada Dârülhadîs medreselerinde ders vermekle meşgul iken, oğlu Kâdı Abdürrahmân Çelebi’nin vefâtı üzerine İstanbul’a geldi.
O sırada tahta geçmiş olan sultan üçüncü Murâd Han’ın iltifatına kavuşan Kâdızâde, pâdişâh tarafından hatırı hoş edilerek, 1575’de Süleymâniye Dârülhadîs’ine tâyin edildi. Aynı sene kendisine tekrar Rumeli kazaskerliği vazîfesi verildi. 1577’de Hamîd Efendi’nin vefâtıyla şeyhülislâm oldu. Vazifesini hakkıyla ifâ edip, herkesin hürmet, takdîr ve tebrikini kazandı. 1580’de vefâtı üzerine yerine Ma’lûlzâde Nakîb Mehmed Efendi getirildi.
Pek çok üstün ve güzel sıfatları kendinde toplamış olan iyilik, ihsân sahibi, cömertler kafilesinin ferdi idi. İlmi o kadar çok idi ki, âlimler, onun geçmiş büyük âlimlere hayırlı bir halef, iyi bir vekil olduğunu söylemişlerdir. Aklı ve zihni pek kuvvetli idi. Bir ân boş durmazdı. Fazilet ve kemâlâtta, mükemmel idi. Hükmünde çok âdil idi. Zâlimin hasmı, mazlumun hâmisi (koruyucusu) idi. Edebi ve zekâsı pek çok idi. Heybetli, vakur, ağırbaşlı ve sâlih bir zât olup, her türlü taşkınlıktan uzak idi.
Allah rızâsı için çok çalışıp, çok eser bıraktı. Çukur Hamam yakınında bulunan evinin karşısında yaptırdığı câmisi ve dâr-ül-kurrâsı vardır. Edirne’de babasının yaptırdığı câmiyi genişletip tamir ettirdi. Câminin gelirlerini de genişletip çoğalttı.
Takvası yâni haramlardan sakınıp, dînimizin emirlerine tam uyması o derece idi ki, yaptığı işin, dînimizin emrine uygun olmasında son derece titiz ve gayretli idi. Doğruyu söylemekten, en tehlikeli ve nâzik anlarda bile vazîfesini hakkıyla ifâ etmekten, adalete uygun hüküm vermekten çekinmezdi. Ferman ve emirlerden, dinimizce mahzurlu bulduklarını iptâl ettirip, geri bıraktırdığı çok olmuştur.
İki sene yedi ay ve sekiz gün devam eden şeyhülislâmlığı müddetince ve başka vazifelerinde, görevini hiç aksatmadan, en ince teferruatına kadar eksiksiz yaptı. Zâten yüksek olan ilmiye mesleğinin, ilim erbabının itibârının daha da yükselmesine vesîle olup, İslâmiyet’e uygun olmayan bâzı hâllerin halk arasında yayılmasına, verdiği fetvalar ile mâni oldu.
Yazdığı değerli eserlerinden bâzıları şunlardır: 1- Netâic-ül-efkâr fî keşf-ir-rümûz vel-esrâr: Bu kitap, İbn-i Hümâm hazretlerinin Feth-ul-kadîrisimli meşhur eserine tekmiledir. Feth-ul-kadîr, vekâlet bahsine kadar olup, sonra tekmile başlamaktadır. Bu eser sekiz cild olarak 1900’de Mısır’da basılmış ve 1968’de Beyrut’ta fotokopisi yapılmıştır. 2- Ta’lîkâtün alet-telvîh: Sa’düddîn-i Teftâzânî’nin Tenkîh-ul-usûl şerhine ta’lîkdir. 3-Şerh-uş-şerifi li miftâh-ıl-ulûm lis-Sekkâkî, 4- Haşiyetün alâ tecrîd-il-kelâm, 5- Şerhu hidâyet-ül-hikme lil-Ebherî, 6- Hâşiyetün alâ evâili Sadr-üş-şerî’a, 7- Ta’lîkâtün alel-Mevâkıf, 8- Hâşiye-i Beydâvî.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Mu’cem-ül-müellifîn; cild-2, sh. 171
 2) El-A’lâm; cild-1, sh. 254
 3) Şezerât-üz-zeheb; cild-8, sh. 414
 4) Kâmûs-ul-a’lâm; cild-5, sh. 3539
 5) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli; (Ataî); sh. 259
 6) Esmâ-ül-müellifîn; cild-1, sh. 148
 7) İzâh-ul-meknûn; cild-2, sh. 620, 721
 8) Ikd-ül-manzum; cild-2, sh. 387
 9) Rehber Ansiklopedisi; cild-9, sh. 118
11) Devhat-ül-meşâyıh; sh. 28
12) Keşf-üz-zünûn; sh. 348, 498, 1766, 2022, 2030, 2034
13) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-14, sh. 153