14 Mart 2015 Cumartesi

HOCA SADETTİN EFENDİ


Osmanlı Devleti’nin yirmi ikinci şeyhülislâmı, tarihçi ve edib. İsmi, Sa’deddîn’dir. Hoca Efendi lakabıyla meşhur oldu. 1536 (H. 943) târihinde İstanbul’da doğdu. Yavuz Sultan Selim Han’ın nedîmi (sohbet arkadaşı) Hasan Can’ın oğludur. 1599 (H. 1008) tarihindeki üçüncü Murâd Han’ın vefâtının dördüncü sene-i devriyesi münâsebetiyle, Ayasofya Câmii’nde yapılan hatim ve mevlidin duâsında ruhunu teslim etti. Eyyûb Sultan’da yaptırmış olduğu dâr-ül-kurrâ bahçesine defnedildi.
Hoca Sa’deddîn Efendi; müderris Karamanlı Mehmed Efendi, şeyhülislâm Ebüssü’ûd Efendi ve zamanın diğer büyük âlimlerinden okudu. Yirmi yaşında yardımcı müderris oldu ve İstanbul’da Murâd Paşa Medresesi’nde ders vermeye başladı. Daha sonra erbaîn pâyesiyle Bursa’da Yıldırım Medresesi’ne tâyin edildi. Yirmi dokuz yaşında hâriç rütbesine yükseldi. Bursa Sultaniye Medresesi’nin ardından, İstanbul Sahn-ı semân müderrisliğine getirildi. 1573’de Şehzâde Murâd’ın hocalığına tâyin edildi. Bundan dolayı Hoca Efendi diye anıldı. Şehzâde Murâd tahta geçince Sa’deddîn Efendi’yi İstanbul’a çağırdı. Kendisine Hâce-i sultanî (Sultan hocası) ve Reîs-ül-ulemâ ünvânları verildi.
Sa’deddîn Efendi, üçüncü Mehmed Han’ın şehzâdeliğinde ona da hocalık yaptı. Sultan üçüncü Mehmed Han işlerini ona danışırdı. Sultan üçüncü Mehmed tahta geçince, Sa’deddîn Efendi’yi şeyhülislâmlık makamına getirdi. İki sultâna hocalık yaptığı için kendisine Câmi’ur-riyâseteyn denildi.
Hoca Sa’deddîn Efendi, devletin iç ve dış siyâsetinde sultanlara ve devletin ileri gelenlerine yardımcı oldu. Çok talebe yetiştirdi. Mevlânâ Ali Nakîb, Molla Ali, Seyyid Kasım Gubârî ve Azmizâde, Hoca Sa’deddîn Efendi’nin yetiştirdiği ileri gelen talebelerdir.
Hoca Sa'deddîn Efendi, Osmanlı Devleti'nin 1566 tarihin­deki Avusturya ile yaptığı mey­dan muharebesinde sultan üçüncü Mehmed Han'ın yanında büyük kahramanlıklar gösterdi. Zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi oldu (Bkz. Haçova Meydan Savaşı).
Hoca Sa'deddîn Efendi, kendi devrine kadar Osmanlı sultanları zamanında vuku bulan hâdiseleri, yetişen âlimlerin ve büyük zâtla­rın hayâtlarını anlatan Tâc-üt-tevârih adlı iki cild eser yazmıştır. Bu eserine Hoca Târihi de denir. Selîmnâme, Târih-i Temîmî'ye takriz. Sadr-üş-şerîaadlı esere haşiye yazdı. Bundan başka, Risâle-i Kuşeyrî Tercümesi, Beheet-ül-esrâr, Semâvât-ül-Edvâr ve Mir'ât-üI-Ahbâr adlı eser­leri vardır. Ayrıca Lârî'nin Farsça târihini ve Emâlî Kasîdesi'ni aynı vezinle Türkçe'ye tercüme etmiştir.

GÖNLÜNÜZÜ HOŞ TUTUNUZ!

Hoca Sa’deddîn Efendi, vezirler ve devlet erkânı otağ-ı hümâyûnda toplanıp kâfirler ile yapılacak cihâd ve mütâreke hususlarının meşvereti esnasında devlet erkânından bâzılarının düşmana karşı koymaktan vazgeçmek reyinde (fikrinde) bulundukları zaman söze başlayıp şöyle demiştir:
“Elbette din düşmanlarıyla karşılaşmak vâcib olup, üzerimize gelen küffâr ile cümlemiz şehîd oluncaya dek mukâteleye (harb etmeye) ikdâm (başlamak) vâcibtir. Zîrâ biz onların üzerine varmayıp başka tarafa münharif olduğumuz (saptığımız) takdirde küffâr izhâr-ı celâdet edip (cesaretlenip) bizi tâkîb etmesi mukarrerdir ve zayıf askerimizi pusuya düşürmek mümkindir. Bilhassa da bu devlet-i âliyyede (Osmanlı Devletinde) bir Osmanlı pâdişâhının bir düşmandan sebebsiz yüz çevirdiği işitilmiş değildir.”
Hoca Sa’deddîn Efendi, huzûr-ı hümâyûnda da pâdişâha şöyle demiştir:
“Bu kale eteği pest mahal olmakla dardır. Din düşmanları üzerimize gelirse meydan dardır. Eğri etrafında olan dağ kalelerine mel’ûnlar top çıkarırsa hal müşkil olur. Taburları olduğu sahra bir vâsi yer imiş. Mühim ve lâyık olan budur ki, düşman bizim üzerimize gelmezden evvel biz onlara hücum etmek üzere umûmen ol sahraya varıla...”
Yine Hoca Sa’deddîn Efendi Haçova’da Pâdişâha; “Pâdişâhım! Lâzım olan yerinizde sabit ve berkarâr olmakdır. Cengin hâli budur. Ecdâd-ı izâmunuz (büyük ceddiniz) zamanında olan tabur muhârebeleri ekseri (çok defa) böyle vâki olmuştur. Muhammed aleyhisselâmın mucizesi ile inşâallahü teâlâ fırsat-ı nusret (zafer fırsatı), ehl-i İslâm’ındır. Hâtır-ı şerifinizi (gönlünüzü) hoş tutun” demiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Târihi Nâimâ; cild-1, sh. 150
 2) Şakâyıkı Nu'mâniyye zeyli (Atâî); sh. 429
 3) Târih-i Peçevî: cild-2, sh.200
 4) İlmiye Sâlnamesi; sh. 417
 5) Devhal-iil-meşâyıh; sh. 36
 6 Hulâsat ül-eser; cild-3, sh. 418
 7) Rehber Ansiklopedisi; cild-15, sh.25
 8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-15, sh. 278
 9) Türk Klâsikleri; cild-4, sh. 212
10) Hoca Sa'deddîn Efendi'nin Tâcüt-tevârihi ve Bunun Zeyli Hak­kında (Münir Aktepe, Türkiyât Mecmuası; 1958, sayı-3)
11) Âlimler ve San'atkârlar; sh. 75