11 Aralık 2014 Perşembe

PARİS ANTLAŞMASI






Kırım harbinden sonra, 30 Mart 1856 târihinde Osmanlı Devleti ile Avusturya, Fransa, İngiltere, Prusya, Rusya ve İtalya arasında Fransa’nın başşehri Paris’te imzalanan sulh andlaşması. Bu andlaşmayla Kırım harbi sona erdi.
On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında dünyâda iki büyük İslâm devleti vardı. Birisi Osmanlı Devleti, ikincisi Hindistan’daki Gürgâniye Devleti idi. Her iki devletin sultanları İslâm dîninin bekçisi idiler. İslâm’ın en büyük düşmanı olan İngilizler, bu iki bekçiyi yok etmek için pek sinsi plânlar hazırladılar. Önce Gürgâniye Devleti’ni parçalamaya karar verdiler. Böylece Hindistan’daki müslümanları başsız bırakmayı ve Hindistan’ın hazînelerine, ticâretine hâkim olmayı düşündüler. Böyle bir harekete mâni olacağından korktukları Osmanlı Devleti’ni devre dışı bırakmaya çalıştılar. Osmanlılarla Rusları savaştırmaya gayret ettiler. Avusturya ve Prusya, Osmanlı-Rus savaşının önlenmesini istedilerse de İngilizler elde ettikleri Mustafa Reşîd Paşa’yı harbe teşvik ettiler. Yardım edeceklerine, zafer kazanacağına, böylece Osmanlıların bir numaralı adamı olacağına inandırdılar. Mustafa Reşîd Paşa, Bâb-ı âlî’de 163 kişiyi toplayarak Rusya’ya karşı harb açılmasına karar verdirdi. Bu karârı bir hileyle sultan Abdülmecîd Han’a da tasdîk ettirdi. Böylece 1853 yılında Rusya’ya karşı harb ilân edildi. İngilizler, Rus çarı birinci Nikola’nın Kudüs’de katoliklere karşı Ortodoksları ayaklandırdığını ileri sürerek, Rusların Akdeniz’e inmesini istemeyen Fransa’yı harbe soktular. İngiltere ve Sardunya’nın (İtalya) da katıldığı Rusya’ya karşı yapılan Kırım harbi, Rusya’nın mağlubiyetiyle sona erdi. Savaş sona ermesine rağmen Rusya sulha yanaşmak istemedi. Avusturya’nın ültimatomu üzerine bu devletle de savaşa girişmemek isteyen Rusya, barış görüşmesini kabul etti. 1 Şubat 1856’da Viyana protokolü ve sulhun ana hatları kabul edildi. Savaş resmen sona erdi. Protokole göre sulh konferansı Paris’te toplanacaktı. 25 Şubat 1856’da Paris’te sulh konferansı açıldı. 1 ay 4 gün süren ve 30 Mart’ta imzalanan sulh görüşmelerine; İngiltere, Fransa, Osmanlı Devleti, Rusya, Avusturya, Prusya ve Sardunya (İtalya) devletleri katıldı. Osmanlı Devleti’ni sadrâzam Alî Paşa ile Mustafa Reşîd Paşa’nın oğlu Paris büyükelçisi Mehmed Cemil Bey’in temsil ettiği sulh müzâkereleri sırasında, İngiltere’yi hâriciye nâzırı Lord Clorendon, Fransa’yı hâriciye nâzırı Kont Walevvski, Rusya’yı Kont Orlof, Avusturya’yı hâriciye nâzırı Kont Buot-Schauenstein, Prusya’yı hâriciye nâzırı Baron Manteuffel, Sardunya’yı (İtalya) başbakan Kont Cavour başkanlığındaki hey’etler temsil etti.
Osmanlı Devleti’nin toprak kaybına sebeb olmadığı hâlde, siyâsî yönden aleyhine olan Kırım harbi sonunda Paris’te toplanan barış konferansında, müttefik devletler arasında anlaşmazlık çıktı. Osmanlı Devleti ve İngiltere, Rusya’ya karşı ağır şartlar ileri sürülmesinden yanaydılar. Fransa ise, Osmanlı Devleti’nin kendilerinden çok İngiltere’ye yanaştığını düşünerek ve Avusturya ile Prusya’nın birlikte hareket etmelerinden gocunarak, Rusya’ya yanaşmak istedi. Hattâ Fransız delegesi Walevvski, Rus delegelerine karşı; “Savaş sahasında kaybettiğinizi siyâset masasında kazanırsınız” deme cesaretini gösterdi. Bu sözü işiten Rus delegeleri müttefikler arasında görüş ayrılıklarının olduğunu sezerek, barış görüşmelerini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek istediler. Osmanlı ve İngiliz delegelerinin karşı çıkması üzerine pek başarı elde edemediler. Fransız delegesi Walevvski’nin başkanlık ettiği Paris konferansı bir aydan fazla sürdü. Uzun müzâkerelerden sonra 34 madde olarak Paris andlaşması imzalandı. Andlaşma şu hususları ihtiva ediyordu:
1- Andlaşmanın tasdîkinden itibaren müttefik devletler ile Rusya arasındaki sulh devamlı kalacak.
2- Taraflar aldıkları yerleri geriiade edecekler, 2, 3, 4, 30 ve 31. maddelere göre; Osmanlılar ve diğer müttefik devletler Rusya’ya; Sivastopol, Balaklava, Kamış, Gözleve, Kerç, Yenikale, Kılburnu’nu, Rusya ise; Anadolu cephesinde işgal ettiği Kars’ı ve çevresindeki diğer yerleri Osmanlı Devleti’ne iade edecekler. Anadolu’daki hudud ihtilâfını sekiz ay içinde hâlletmek için iki Osmanlı, iki Rus, bir İngiliz ve bir Fransız komiserinden meydana gelen komisyon kurulacaktır.
3- Beşinci maddeye göre; andlaşmayı imzalayan devletler harb suçlularına umûmî af îlân edecekler. Altıncı maddeye göre esirler karşılıklı değiştirilecektir.
4- Yedinci maddeyle; Osmanlı Devleti Avrupa hukukundan faydalanacak, Osmanlı Devleti’nin istiklâli ve toprak bütünlüğü korunacaktır.
5- Sekizinci maddeye göre; Osmanlı Devleti ile Paris andlaşmasını imzalayan diğer devletlerden biri veya bir kaçı arasında sulhu bozacak önemli bir ihtilâf vuku bulduğu takdirde, mes’ele taraflara bildirilip halledilecektir.
6- Dokuzuncu maddeye göre; Bâb-ı âlî’nin 18 Şubat 1856 târihinde îlân ettiği Islâhât fermanı devletlerce tescil edilecek ve bu devletler pâdişâh ile tebeası arasına girmeyecekler, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayacaklardır (Bkz. Islâhat Fermanı).
7-10, 11, 12, 13, 14. maddelere göre; Boğazların kapalılığına dâir 1841 Londra andlaşması aynen yürütülecek, Karadeniz tarafsız duruma getirilecek, bütün devletlerin ticâret gemilerine açık fakat savaş gemilerine sürekli kapalı olacak, Osmanlı Devleti ve Rusya Karadeniz’de donanma bulunduramayacağı gibi tersaneleri yıkıp yenilerini yapamıyacaklar, sahil muhafazası için en büyüğü 300 tonluk altışar, 200 tonluk dörder gemi bulundurabileceklerdir.
8-15, 16, 17, 18 ve 19. maddelere göre; Tuna nehrinde ulaşım serbest olacak, bunu andlaşmada imzası bulunan devletlerin temsilcilerinden kurulacak bir komisyon yürütecek, Rusya tarafından terk edilecek olan Tuna nehri deltasının bir bölümü Boğdan’a verilecek, Tuna’daki gemi işletmeciliği ve muhafazası Avrupa devletlerinin kefaletinde olacaktı.
9- 20 ve 21. maddelere göre; Kırım Rusya’da kalmak şartıyla, Besarabya’nın Câhu, İsmâil ve Belgrad kazalarından meydana gelen kısmı, Osmanlı hakimiyetindeki Boğdan beyliğine verilecek, Rusya Tuna nehri ağzından uzaklaştırılacaktı.
10- 22, 23, 24, 25, 26, 27. maddelere göre; Memleketeyn denilen Eflâk ve Boğdan beylikleri Osmanlı himayesinde olacak, ancak bunların sâhib oldukları imtiyaz ve haklar genişletilecek, kânunlarını kendileri yapacaklar, millî bir ordu bulundurabilecekler. Bâb-ı âlî, Memleketeyn’de çıkan bir hâdiseyi devletlerle müşavere ettikten sonra düzeltmeye çalışacak. Bu verilen imtiyaz ve haklar andlaşmada imzâsı bulunan devletlerin ortak garantisi altında olacak, hiç bir devlet bu beyliklerin iç işlerine karışmıyacaktır.
11- 28 ve 29. maddelere göre; sırbistan prensliği Osmanlı hâkimiyetinde kalmak şartıyla, tarafların kefaletinde imtiyazlı olacaktı. Devletlerin onayı alınmadan, Osmanlı Devleti Sırbistan’a hiç bir şekilde asker sokamayacak, ancak eskiden olduğu gibi bir kaç Sırbistan kalesinde Osmanlı askeri bulunabilecekti.
12- 32, 33, 34. maddeler ise Osmanlı Devleti’yle ilgili değildi. Bu maddeler bâzı sınır tashihleri yanında, Baltık denizindeki Aland adalarıyla ilgiliydi. Fin adaları için Fransa, İngiltere ve Rusya aralarında özel andlaşmalar imzaladılar.
Bu andlaşmaya bağlı olarak, andlaşmaya katılan devletler arasında 1841’de imzalanan Londra andlaşmasını yenileyen Paris Boğazlar Sözleşmesi, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Karadeniz’le ilgili Paris andlaşması imzalandı. Daha sonra da yine Paris andlaşmasına bağlı olarak Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 5 Aralık 1857’de Rusya ile sınır andlaşması imzalandı.
Osmanlı Devleti’nin toprak kaybına sebeb olmayan, fakat siyâsî ve ekonomik zararına yol açan, dış borçlanma sebebiyle Avrupa’ya bağımlılığın kapısını aralayan, Kırım harbi sonunda imzalanan Paris andlaşması, Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmalarına sebeb oldu. Gayr-i müslimlerle ilgili maddeler konulması, hattâ Osmanlı Devleti’nde yapılacak ıslâhatların müşterek kefalet altına alınması bunun delili idi (Bkz. Islâhat Fermanı).
Paris barış andlaşmasıyla Kırım harbine son verilmek suretiyle Osmanlı Devleti’nin daha fazla yıpranması önlendiyse de, hâkimiyeti altındaki Memleketeyn ve Sırbistan’a muhtariyet verilmekle, Osmanlı Devleti’nin hükümranlık hakları zedelendi ve devletin bölgedeki nüfuzu azaldı.
Karadeniz’in tarafsızlığının sağlanmasıyla ve Eflak-Boğdan ve Sırbistan topraklarındaki idarelerin, konferansa katılan devletlerin ortak garantisi altına alınmasıyla, bu bölgedeki Rus nüfuzu da ortadan kaldırıldı. Rusya’nın güneyinde bir tampon bölge meydana getirildi. Bu suretle Rusya’nın güneye inme ve Akdeniz’e açılma politikası önlendi. Bu ise, Rusya’nın Asya’da genişleme politikasına önem vermesine sebeb oldu. Osmanlı Devleti kongreye galip devletler arasında katıldığı hâlde, Karadeniz’le ilgili hususlarda mağlûb devlet olan Rusya ile aynı statüye tâbi tutuldu.
Osmanlı Devleti’nin devletler hukukundan faydalanması ve bununla Avrupa devletler ailesinden sayılması kabul edildi. Ancak bu husus görünüşten ileri geçemedi. Çünkü Osmanlı Devleti’nin Avrupa devleti sayılması ve devletler hukukundan faydalanabilmesinin pratikte bir önemi yoktu. Avrupa devletleri kendi aralarında bile bu prensiplere pek saygı göstermiyorlardı. Bu sebeple bundan sağlanacak garantilerin kâğıt üzerinde kalması kesindi.
Gayr-i müslimler lehine yeni hak ve imtiyazlar sağlayan ve Alî Paşa tarafından ilân edilen Islâhat fermanının Paris barış andlaşmasında yer alması Osmanlı Devleti aleyhine yeni bir faktörü ortaya çıkarttı. Avrupa devletleri her ne kadar bu madde ile Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmamayı garanti ettilerse de aslında bu fermanın uygulanmasından doğacak mes’eleler ile Osmanlı Oevleti’nin iç işlerine aynı zamanda ve ortaklaşa müdâhale edebilecekleri yeni bir kapıyı açmış oldular. Gayr-i müslimlere ve Avrupa devletlerine verilen ticarî imtiyazlar hüviyetindeki kapitülasyonların kaldırılmayıp, sürdürülmesi de bu müdâhaleyi kolaylaştırdı.
Bu sebeplerle Paris andlaşması uygulama imkânlarından mahrum şartları ile Osmanlı Devleti’nin geleceği için bir garanti olmaktan uzaktı. Bu ise, barışın uzun ömürlü olmamasına sebeb olacaktı.
Paris andlaşması Kırım savaşına katılan diğer devletlere doğrudan çıkar sağlayan bir durum meydana getirmedi. Ancak dolaylı olarak her devlet kendisine göre bâzı çıkarlar elde etti.
İngiltere, Rusya’nın Karadeniz’deki donanma ve tersanelerinin yok edilmesi ve bu denizde donanma bulundurmasını önlemekle, sömürgeleri ve yakın doğu ticâreti için büyük bir tehlikeyi bir müddet için de olsa kaldırmış oldu.
Fransa, Rusya’nın özellikle mukaddes yerler mes’elesini bahane ederek, Boğazlar ve Akdeniz’e inerek kendi nüfuz sahasına göz diktiğini gördüğünden savaşa girmişti. Paris andlaşmasıyla bu tehlike önlendi. Ayrıca Kırım savaşı ve bu müddet içinde yapılan ittifaklar ile önceden kendisine karşı kurulmuş ittifak grubunu parçaladı. Andlaşmanın Paris’te imzalanması ise, Fransa’nın Avrupa siyasetindeki nüfuzunun yükselmesini sağladı.
Sardunya (İtalya) da, Paris konferansına katılmakla, İtalyan birliğini kurma düşüncesini devletler arası bir kuruluşta tanıtma ve savunma imkânına kavuştu. Böylece İtalyan birliği mes’elesini Avrupa politikasının konuları arasına sokturma fırsatını elde etti.
Netice olarak, Kırım savaşı sonunda imzalanan Paris andlaşmasıyla, Avrupa’da yeni bir siyâsî denge kurulmuş oldu. Bütün bunlara rağmen Paris andlaşmasının getirdiği barış çeşitli sebeplerle uzun ömürlü olmadı. Nitekim andlaşmanın hemen arkasından Osmanlı Devleti ve diğer Avrupa devletleri yeni iç ve dış mes’elelerle karşılaşmaya başladılar.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Büyük Türkiye Târihi; cild-7, sh. 54
2) Osmanlı Târih Lügati; sh. 276
3) Rehber Ansiklopedisi; cild-14, sh. 86
4) Siyâsî Târih (Rıfat Uçarol); sh. 156
5) Eshâb-ı Kiram; sh. 141