Okuyup yazması olanlara verilen ünvân. Okumuş, molla, hoca, çelebi, seyyid mânâlarında da kullanılırdı. Efendi tâbiri Selçuklular zamanında kullanılmaya başlanmış ise de, daha ziyâde Osmanlılarda on beşinci asır ortalarından îtibâren tahsil, terbiye görmüş kimselere mahsus bir lakab olarak kullanılmıştır. Zamanla bu mânâda kullanılan Çelebi kelimesinin yerini almıştır. Devletin ileri gelen me’murlarından bâzılarına efendi demek âdet hâline gelmişti. On dokuzuncu asırda şehzâdelere de efendi denmiştir. Pâdişâhlar hakkında efendimiz şeklinde kullanılırdı. Fakat bu şekil, günümüzdeki gibi, halk arasında ekseriya Peygamberimiz için de kullanılırdı. Kadınlar kocalarına hitâb ederken de “efendi” tâbirini kullanırlardı.
Saraydaki sultan hanımlara kadın efendi ünvânının, kibar muhitlerde hanımefendi, beyefendi tâbirlerinin kullanılmasına on dokuzuncu asrın İkinci yarısından sonra rastlanır. Şeyhülislâmlara efendi dendiği gibi, orduda binbaşıya kadar rütbe sahiplerine de resmen efendi ünvânı verilirdi. Tanzîmât’tan sonra efendi ünvânı, resmî muamelâtta yalnız okur-yazar olanlar ve mektep talebeleri için kullanılmıştır.
Efendi; ağa, bey, paşa tâbirleri ile birlikte resmî ünvân olarak devlet ile fertlerin münâsebetine âid işlerde kullanılması, 1934’de çıkan kânunla yasak edilmiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Osmanlı Târih Deyimleri; cild-1, sh. 506
2) Rehber Ansiklopedisi; cild-4, sh. 364