20 Haziran 2019 Perşembe

ELVAN ÇELEBİ


On dördüncü yüzyılda Amasya civarında yetişen evliyânın büyüklerinden. Amasya çevresinde yaşayan büyük âlim ve velî, Baba İlyâs’ın torunu olan Âşık Ali Paşa’nın (Aşık Paşa) oğludur. Kırşehir’de doğmuş olup, doğum târihi belli değildir. Elvan Çelebi’nin babasının yaşayıp vefât ettiği yer ise Kırşehir’dir.
Adına kaynaklarda Ulvan veya Elvan olarak rastlanan Elvan Çelebi, on üçüncü yüzyılın ilk yarısında Moğol istilâsından kaçarak Orta Anadolu’ya gelip yerleşmiş, zamanla ilmi ve irfânıyla meşhur olup, devrin siyâsî, içtimaî ve dînî bâzı hareketlerine katılmış, Karamanoğllarının siyâsî faaliyetlerinde ve gelişmelerinde rol oynamış, on beşinci yüzyılda Âşıkpaşazâde gibi ünlü bir tarihçi yetiştirmiş olan tasavvuf ehli bir ailenin mensubudur. Babası, on dördüncü yüzyıl Türk tasavvuf hayâtının ünlü sîmâlarındandır. Elvan Çelebi’nin dedesi Muhlis Paşa veya Muhlis Baba, Karamanoğulları beyliğinin kuruluşunda önemli rol aldı. Elvan Çelebi, zamanının âlimlerinden çeşitli ilimleri tahsil ettikten sonra, tasavvufa yöneldi. Babasının halîfelerinden şeyhülislâm Fahreddîn Efendi’nin sohbetlerinde bulunarak bu yolda ilerledi. 1326 (H. 727)’de babasının Mısır’a gidişinden hemen sonra Mecıtözü’ne geldi. Daha önce dedesi Muhlis Paşa’nın talebeleriyle birlikte gelerek yerleştiği, evler inşâ edip çiftçilikle meşgul olduğu ve vefât edince de defnedildiği şimdi Elvan Çelebi köyü diye anılan köye yerleşti. Bir câmi ile zaviye, türbe ve hamam yaptırdı. Kırşehir’de bulunan ailesi ile çocuklarını da buraya getirdi. Sivas hükümdarı Eratna Bey’in vezîri ve Elvan Çelebi’nin amcası oğlu olan Alâüddîn Ali Şâh-ı Rûmî, bu eserleri besleyecek zengin vakıflar kurdu. Köyü ve etrafındaki araziyi Elvan Çelebi’ye bağışladı. Vefâiyye tarikatına mensûb olan Elvan Çelebi, sohbetleriyle pek çok kimsenin yetişmesini sağladı. Zamanının ileri gelen evliyâsından oldu. Elvan Çelebi, o devirde ortaya çıkan bâbâîlik sapık yoluna karşı insanları Ehl-i sünnet yoluna davet etti.
Sohbetleriyle zamanındaki bir çok devlet adamı ve şâiri etkiledi. On beşinci yüzyılda yaşayan sûfî şâirlerden Hatiboğlu, yazdığı Letâyifnâme adlı eserinde, üstâd kabul ettiği sûfî ve şâirler arasında Elvan Çelebi’yi de zikr eder. Çeşitli şiirler de söyleyen Elvan Çelebi’nin, atalarının menkîbelerle karışık hayât hikâyelerini anlattığı Menâkib-ül-kudsiyye fî Menâsıb-il-ünsiyye adlı 1081 beytlik bir eseri de vardır. Konya Mevlânâ Müzesi 4937 numarada kayıtlı olan eser, dil bakımından Eski Anadolu Türkçesi özelliklerini taşır. Aynı zamanda on üçüncü ve on dördüncü yüzyıl Anadolu Türk târihi bakımından önemli bir kaynaktır. Eserde, dedelerinden Baba İlyas’ın, bâzı kaynakların zikrettiği gibi, bâtını sapık fikirleri üzerine kurulmuş olan bâbâîlik akımıyla ilgisinin bulunmadığını anlatmaktadır.Câmi-ün-nezâir’deki bir kaç şiiriyle, Şeyhoğlu’nun Kenz-ül-küberâ’sına aldığı üç beyt ile İstanbul Millet Kütüphânesi’ndeki manzum eserler 543 numarada kayıtlı Nazîre Mecmûası’ndaki bir gazeli bulunan Elvan Çelebi’nin vefât târihi belli değildir. Ancak, Menâkib-nâme’sinin sonunda bulunan ve bitiş târihini gösteren beytteki 1358-9 (H. 760) târihine bakılırsa, bu târihe kadar hayâtta olduğu anlaşılır. Kabri, Çorum ile Mecitözü arasında bulunan Elvan Çelebi, köyündeki zaviyesinin bitişiğindeki türbededir. Hâlen pek çok kimse tarafından ziyaret edilen kabrinin çeşitli hastalıkların şifâsına vesile olduğu rivayet edilir. Bilhassa çocuğu olmayan kadınlar ve delilerin aileleri tarafından ziyaret edilerek, şifâ için vesîle edilmektedir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Şakâyık-ı nu’mâniyye; cild-1, sh. 22
 2) Kenz-ül-küberâ ve mehenk-ül-ulemâ (Kemâl Yavuz, Erzurum-1982)
 3) Menâkıb-ül-kudsiyye fî menâsib-il-ünsiyye (İstanbul-1988)