İkinci Mahmûd Han’ın hanımı ve sultan Abdülmecîd Han’ın annesi. Oğlunun 1839’da 17 yaşında tahta çıkmasıyla Vâlide Sultan ünvânını aldı. 1853 (H. 1270) senesinde İstanbul’da vefât etti. Dîvân yolu’nda ikinci Mahmûd Han türbesine defnedildi.
Bezm-i âlem Vâlide Sultan, oğlunun saltanatının ilk on üç senesinde pek çok hayır eserleri yaptırdı. Oğlu Abdülmecîd Han’ı çok sever, ona yardımcı olmak için gayret gösterirdi. Mühründe şu kıt’a yazılıydı:
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl
Zuhûrunda Bezm-i âlem oldu vâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl
Zuhûrunda Bezm-i âlem oldu vâsıl
Merhametli, ince ruhlu ve hassas bir Osmanlı anası idi. Fakirleri besleyip kimsesizleri himaye ederdi. İstanbul’da şefkati, merhameti ve sürekli yardımlarıyla tanınıp çok sevildi. Ayrıca târihe mâlolan ve senelerce hizmet veren pek çok hayır müessesesi yaptırdı. Yaptırdığı câmilerin en büyüğü sahil boyunda, Dolmabahçe Sarayı karşısındaki Vâlide Câmii şerifidir.
Bugün İstanbul Kız Lisesi’nin bulunduğu yerde, sultan Mahmûd Han türbesinin arkasında bir mekteb yaptırmıştır. Ayrıca Rami ve Maltepe yolunun tam ortasında bulunan çeşme de onun eseridir. Hayır eli çok uzaklara kadar ulaşan Vâlide Sultan, Abdullah-ı Dehlevî’nin talebelerinden Muhammed Cân Mekkî için Mekke’de bir dergâh yaptırmıştır.
Valide Sultan’ın şahsî servetini vakfederek yaptırdığı Gurebâ hastanesi, 1843 senesinde câmi ve çeşmesi ile birlikte hizmete açıldı. Osmanlılar zamanında açılan bütün sağlık kurumlarının adları, şifâhâne, dârüşşifâ veya bîmârhâne şeklinde olurdu. Hastane tâbiri ilk defa bu bina için kullanıldı.
Kuruluşundan iki yıl sonra hazırlanan bir vakıfname ile de Bezm-i âlem Gurebâ-i müslimîn hastanesi adı ile; garip, elden ayaktan düşmüş, fakir ve kimsesiz müslümanlara tahsis edildi. Hastanede her türlü muayene ve tedâvî ücretsiz olarak yapılırdı. Çünkü Bezm-i âlem Vâlide Sultan, hastaneyi ve vakfı kurarken ücretsiz muayene ve tedâvî edilmeyi şart koşmuştu. Hastanenin o günkü şartlara ve dînî inançlara uygun olarak hazırlanan talimatnamesi çok mükemmel kabul edilmektedir. İdarî ve diğer konularda karşılaşılabilecek bütün hususlar, hattâ hasta kabul ve tedâvî şartları bile, en ince noktalarına kadar belirtilmiştir.
Hastanede hekim, cerrah, eczâcı ve diğer işleri yürütecek personel maaşlı olarak bulunuyordu. Çalışma gece-gündüz olup, evli olan hekimler haftada üç gün evlerine gidebiliyorlardı. İlk kuruluşunda hastanede 12 koğuş ile 210 yatak vardı. 1894 yılındaki zelzeleden büyük zarar gördüğünden, hastalar geçici olarak Okmeydanı’na taşındı. Tâmîrât bir senede bitirildi.
1914-1915 öğretim yılında Haydar Paşa Tıp Fakültesi’nde okuyan talebeler için Gurebâ, Haseki ve Cerrahpaşa hastanelerinden istifâde edilmesine karar verilince, hastane öğretim görevine başladı ve uzun zaman Tıp Fakültesi’nin istifâdesinde kaldı. Hastane, 1956 yılında Sağlık bakanlığından tamamen ayrılarak, vakıflar idaresine geçmiştir.
Vakfiyesinin hasta ile ilgili kısmında; “Şayet bu bir hastanın iyileşmesi, sıhhate kavuşması için bir limon lâzım ise; limonun bedeli bin altın bile olsa, mutlaka alınacaktır” İbaresini yazan Bezm-i âlem Vâlide Sultan, kurduğu müesseselerin masraflarını karşılaması için de zengin gelir kaynakları vakfetmiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Rehber Ansiklopedisi; cild-6, sh. 300
2) İslâm Meşhurları Ansiklopedisi; cild’l, sh. 487
3) İstanbul Câmileri (Tahsin Öz, Ankara 1962); cild-1, sh. 36, 63
4) Pâdişâhların Kadınları ve Kızları; sh. 120
5) Vakıf Yapan Kadınlar (Erdem Yücel, Hayât Târih Mecmuası, sene-1971); cild-1, s. 2, sh. 47