Osmanlı Devleti’nde on dokuzuncu asırda yetişen en büyük ilim ve devlet adamı. Asıl adı Ahmed olup, babası İsmâil Ağa, annesi Topuzoğullarından Ayşe Sünbül Hanım’dır. 27 Mart 1822 târihinde Lofça’da doğdu. İtibarlı bir aileden olan Cevdet Paşa, ilk tahsiline Lofça’da başladı ve müftî Hâfız Ömer Efendi’den sarf, nahiv, belagat, fıkıh ilimlerini öğrendi. Halebî ve Mültekâ’yı okudu. Ayrıca Hâfız Mehmed Efendi’den, mantık ve beyân ilimlerini tahsil etti. Yaradılıştan zekî ve kabiliyetli olduğu gibi, pek çalışkandı. Dedesinin yardımı ile 1839 senesinde İstanbul’a geldi. Önce Fâtih Câmii’ndeki derslere devam etti. Devrin büyük âlimlerinden İmâmzâde Es’âd, Antakyalı Saîd, Şâkir ve Kara Halil efendilere talebe oldu. Din ilimlerinin yanı sıra müsbet ilimleri öğrenmek için Mühendishâne-i berrî-i hümâyûnda muallim olan miralay Nuri Bey’den matematik, astronomi, târih ve coğrafya dersleri aldı. Karşılığında Nuri Bey’e din ilimlerini öğretti. O devirde çok meşhur olan Murâd Molla tekkesine giderek Fârisî öğrendi ve Mevlânâ’nın Mesnevî’sini bitirerek icazet alıp mesnevîhan oldu. Dîvânçe’sinde bulunan şiirlerin çoğunu bu tekkeye devam ettiği sırada yazdı.
1844’de yirmi iki yaşında iken canat payesi ile Rumeli kaleminde kâdı oldu. Bir sene sonra İstanbul rüûsunu aldı ve müderris olarak İstanbul câmilerinde ders verme hakkını elde etti. Zamanın şeyhülislâmı Ârif Hikmet Bey tarafından sadrâzam Mustafa Reşîd Paşa ile tanıştırıldı. Reşîd Paşa’nın çocuklarına ders vermeye başlayan Cevdet Paşa, bu arada Emin Efendi isimli bir zâttan Fransızca öğrendi. 1848 senesinde Eflak ve Boğdan’da çıkan karışıklık üzerine Bükreş’e giden Fuâd Paşa’ya sadrâzamın şifahî talimatını götürmeye me’mur edildi ve bir ay sonra İstanbul’a döndü. 13 Ağustos târihinde Meclis-i maârif âzâlığı ile Dârül-muallimîn müdürlüğüne tâyin edildi. Yeni kurulan bu okulu ıslâh etti. Talebenin tahsisatını arttırdı. Mektebe alınma ve kabul edilme şartlarını ve imtihan usûllerini nizâmnâmelerle tesbit ettirdi. Bu vazifeye başlamadan önce Fuâd Paşa ile Bursa’ya gitti. Orada Kavâid-i Osmâniyye kitabı ileŞirket-i hayriyye nizâmnâme’sinin esaslarını hazırladı. Kavâid-i Osmâniyye, 1851 senesinde Encümen-i dâniş’in açılış merasiminde sultan birinci Abdülmecîd Han’a takdîm edildi ve basılması için Pâdişâh tarafından emir çıkarıldı. Aynı sene Encümen-i dâniş’e asîl üye seçildi ve kendisine târihle ilgili bir eser yazması ile Mukaddime-i İbn-i Haldun’un tercüme ve neşri görevi verildi.
Cevdet Paşa, 1852’de Mısır vâlisi Abbâs Paşa île Mehmed Ali Paşa arasındaki ihtilâfı gidermek için Fuâd Paşa ile Mısır’a gitti. İki ay kadar orada kaldıktan sonra geri dönüp Encümen-i dâniş’deki vazîfesine başladı.Târih-i Cevdet nâmıyla meşhur kıymetli eserinin üç cildini 1854 senesinde bitirip sultan Abdülmecîd Han’a sundu. Eseri çok beğenen sultan, rütbesini yükseltti ve vak’anüvistliğe tâyin etti. Bu vazîfesi sırasında çok değerli hizmetlerde bulundu. Bir yandan Târih-i Cevdet’in diğer cildlerini, bir taraftan da zamanın siyâsî, içtimaî hâdiselerini kaleme alarak Tezâkir-i Cevdet’in hazırlıklarıyla meşgûl oldu. 1856’da Galata Mollası olan ve 1857’de Mekke payesini kazanan Cevdet Paşa, daha sonra Meclis-i âlî-i tanzîmât âzası oldu ve ceza kânununun hazırlanmasında büyük hizmetleri geçti. Arazî kanunnâmesini yazmak için kurulan komisyona da reîs seçildi.
1859 senesinde Kıbrıslı Mehmed Paşa’nın Rumeli müfettişliği sırasında yanında bulunan Cevdet Paşa, buradaki hizmetleri sayesinde 1861’de İstanbul payesini elde etti. Aynı senenin Temmuz ayında Meclis-i âlî-i tanzîmât ile Meclis-i vâlâ-yı ahkâm-ı adliyyenin birleştirilmesiyle kurulan Meclis-i vâlâda üye oldu. Nizâmnâmesini kendisinin kaleme aldığı bu mecliste üç ay kalabildi. Akabinde İşkodra’ya olağanüstü komser olarak gönderildi. Bu görevi başarı ile îfâ ettikten sonra, Anadolu kazaskerliği payesi ile Bosna-Hersek müfettişliğine gönderildi (1863). Birbuçuk sene kadar kaldığı bu vazîfede bölgenin nizâmını sağladı. 1866 senesinde ilmiye sınıfından vezirliğe yükseltilerek Halep vâliliğine tâyin edildi. İki sene sonra yeni kurulan Dîvân-ı ahkâm-ı adliyyeye başkan tâyin edildi ve faydalı işler gördü. Memleketin adliye ve hukuk düzenini sağlamlaştırmaya çalıştı.
Alî Paşa, Fransız medenî kanununun tercüme edilerek Osmanlı Devleti’nde tatbik edilmesi gerektiğini ileri sürüyordu. Ahmed Cevdet Paşa ve aynı düşüncede olanlar, Âlî Paşa’nın bu fikrine karşı çıkarak; İslâm hukukunun zengin ve tatbik edilmiş en kuvvetli dalı olan Hanefî fıkhının kanunlaşması gerektiği fikrini müdâfâ ettiler. Bu ikinci fikrin yerine getirilmesi için Cevdet Paşa’nın başkanlığında Mecelle cemiyeti adıyla ilmî bir hey’et toplandı. Memleketin en kıymetli hukuk âlimlerinin iştirak ettiği bu meclis, Ahkâm-ı kur’âniyyeyi kânun şekline sokup, bütün milletlerin kıymet verdiği Mecelleadındaki kitabı hazırlıyarak, büyük hizmet etti. Mecelle’nin sekizinci kitabının hazırlığı tamamlandığı sırada, efkâf-ı hümâyûn nezâretine tâyin edildi (1873). Aynı senenin Nisan ayında da maârif-i umûmiye nâzırlığına getirildi. Bu sırada Mecelle’nin dokuzuncu kitabını yayınladı. Maârif nâzırlığı sırasında büyük hizmetlerde bulundu. Sıbyân mekteblerinde, rüşdiye ve idadilerde gösterilen derslerin programlarını yaptırdı ve gerekli kitapların hazırlanması için komisyon kurdu. Bu komisyonun isteği üzerine Kavâid-i Türkiyye, Âdâb-ı Sedâd, Mi’yâr-ı Sedâd isimli eserlerini hazırladı.
1874 senesinde Hüseyin Avni Paşa’nın oyunu ile Yanya vâliliğine tâyin edilen Cevdet Paşa, kısa bir süre sonra İstanbul’a çağrılarak önce maârif, sonra da adliye nâzırlığına tâyin edildi. 1876’da Rumeli teftişine gönderildi. Bu görevi yerine getirdikten sonra, bir türlü anlaşamadığı Mahmûd Nedîm Paşa’nın etkisiyle Suriye vâliliğine gönderildi ise de, Nedîm Paşa’nın azli üzerine, bu vazifesine başlamadan tekrar maârif nâzırlığına getirildi. Edhem Paşa’nın sadrâzamlığı sırasında yeni kurulan, dâhiliye nâzırlığına tâyin edildi. Karşı olduğu 1877 Rus harbinin başlamasına engel olamadı. 1878’de tekrar Suriye’ye vâli olarak gönderildi. Bu vazifesi sırasında Kozan’da çıkan isyânı bastırdı. Bir müddet sonra tekrar İstanbul’a çağrılarak adliye nâzırlığına getirildi. Bu vazîfesi sırasında Mekteb-i Hukûk’un açılmasını sağladı ve burada usûl-i mahkeme-i hukûkiyye ve belâgat-ı Osmâniyye dersleri verdi. 1882’de adliye nâzırlığından ayrıldı. İlmî çalışmalarına devam ederek Târih-i Cevdet’i tamamladı. 1886’da tekrar adliye nâzırlığına getirildi ise de kısa süre sonra bu görevden ayrıldı. Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın emriyle Mecâlis-i âliyyede me’mur oldu. Bu zaman zarfında eserlerini tamamladı ve 1895’de Bebek’teki yalısında vefât etti. Cenazesi, Fâtih Câmii’nin bahçesindeki kabristanlığa defnedildi.
Âlim, fâdıl, edîb, tarihçi, büyük devlet adamı ve çok yönlü bir kişiliği olan Cevdet Paşa, muhtelif sahalarda pek çok eser vermiştir. Eserlerinin önemlileri şunlardır:
Târihî eserleri:
1- Târih-i Cevdet: Diğer ismi Târih-i Vekâyî-i Devlet-i âliyye olan bu eser on iki cilddir. 1774 Küçük Kaynarca Andlaşmasından (1824) Vak’a-i hayriyye’nin îlânı yâni yeniçeri ocağının kaldırılmasına kadar olan hâdiseleri ihtiva eder. Otuz sene gibi uzun sürede hazırlanan bu değerli eser bir kaç defa basılmıştır.
2- Tezâkir-i Cevdet: Vak’anüvisliği zamanında devrin siyâsî, içtimaî, ahlâkî cephesini anlatan notlarının düzenlenmesidir. Bunlar değişik zamanlarda kaleme alınmış kırk tezkireden ibarettir. Bu tezkireler arasında târihî olaylarla alâkalı olmayanlar da bulunmaktadır.
3- Mâruzât: Sultan Abdülhamîd Han’ın isteği üzerine kaleme alınan önemli bir eserdir. İslâmiyet’in geniş müsamahası yanında, hıristiyanlığın dar bir sahada sıkışıp kaldığı gayet vecîz bir lisanla ifâde edilmiştir. Ayrıca 1839-1876 seneleri arasındaki târihi ve siyâsî hâdiseler de anlatılmaktadır.
4- Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ: Ömrünün sonlarına doğru yazdığı kıymetli bir eserdir. On iki cüz olan bu eser, Âdem aleyhisselâmdan îtibâren peygamberlerden, İslâm halîfelerinden ve sultan İkinci Murâd Han’a kadar Osmanlı târihinden bahsetmektedir. Çeşitli zamanlarda basılmıştır. İslâm Târihini en iyi anlatan kitaplardandır.
Hukukî eserleri: 1- Mecelle: Bir hey’et tarafından hazırlanmasına rağmen; mükemmel olması Cevdet Paşa’nın eseridir. On altı kısımdan meydana gelmiştir. 2- Arâzi kânunu, 3- Tapu nizâmnâmesi, 4- Muvakkat talimnamesi.
Dîvânçe-i Cevdet: Gençliğinde yazdığı şiirleri, sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın emriyle bu eserde topladı. Eserdeki gazellerinin önemli kısmı o devrin şâirlerine nazîredir. Yazma nüshaları İnkılâp müzesi’ndedir. 2-Kavâid-i Osmâniyye: Fuâdi Paşa ile birlikte yazdığı bu eser, Tanzîmât devrinde yazılmış Türkçe ilk dilbilgisi kitabıdır. Eser, Almanca’ya tercüme edilmiştir. 3- Belâgât-ı Osmâniyye, 4- Kavâid-i Türkiyye.
Çeşitli mevzûlardaki eserleri: 1- Ma’lûmât-ı nâfi’a: Bu eser, Faydalı Bilgiler adıyla İhlâs Matbaacılık A. Ş. tarafından bastırılmıştır. 2- Takvîm-ül-edvâr-mîyâr-ı sedâd, 3- Âdâb-ı Sedâd fil-ilm-il-âdâb, 4- Hülâsât-ül-beyân fî te’lîf-il-Kur’ân, 5- Âsâr-ı ahd-i Hamîdî, 6- Hilye-i saadet,7- Mecmûa-i Aliyye
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tezâkir-i Cevdet mukaddimesi
2) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; sh. 1048
3) Eshâb-ı Kiram; sh. 322
4) Rehber Ansiklopedisi; cild-1, sh. 122
5) Kısas-ı Enbiyâ mukaddimesi
6) Osmanlı Müellifleri; cild-2, sh. 130
7) Türk Klasikleri; cild-8, sh. 261
8) XIX. Asır Türk Edebiyatı Târihi; sh. 129
9) Cevdet Paşa’nın Mevleviliği (Kemâl Yavuz)
10) Evkâf-ı hümâyûn nezâreti Tarihçe-i Teşkilâtı; sh. 163
11) Medenî Hukuk Cebhesinde Ahmed Cevdet Paşa (Ebülûlâ Mardin; İstanbul-1946)
12) Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı (Fatma Aliyye Hanım, İstanbul-1332)
13) Son Asır Türk Şâirleri; cüz-2, sh. 236