9 Mart 2017 Perşembe

GELENBEVİ İSMAİL EFENDİ


Meşhur Osmanlı matematikçisi, kâdı, Hanefî mezhebi fıkıh ve kelâm âlimi. İsmi, İsmâil bin Mustafa bin Mahmûd’dur 1730 senesinde Manisa’ya bağlı Kırkağaç kazasının Gelenbe kasabasında doğduğundan, Gelenbevî nisbetiyle meşhur oldu. Küçük yaşta babasının ölümü ile yetim kalan İsmâil Efendi, annesinin yanında kaldı. Çocukluğunda ilim tahsîl edemedi. Hâlbuki babası ve dedeleri, doğduğu kasabada senelerce müftîlik ve müderrislik yaparak ilme hizmet etmiş, fazilet sâhibi kimselerdi.
On iki-on üç yaşına gelen İsmâil Efendi hâlâ sokaklarda oyun oynuyor, boşuna vakit geçiriyordu. Yine bir gün sokakta oynarken baba dostlarından biri onu görüp yanına çağırarak; “Çok yazık, baban ve dedelerin hep ilimle meşgul oldular. Sen ise bu yaşta başı boş sokaklarda gezip, duruyorsun” dedi. Ona ilim öğrenmesi hususunda yardımcı olacağını söyledi. İsmâil Efendi, o günden itibaren oyunu terk etti. İlk öğrenimine Gelenbe’de başladı. Kısa zamanda başarı gösterip, zekâ ve çalışkanlığını ortaya koydu. Tahsiline devam edebilmek için İstanbul’a gitti. Fâtih Külliyesine girdi. Burada zamanın en meşhur âlimlerinden Ayaklı kütüphâne nâmıyla tanınan Müftîzâde Mehmed Emîn Efendi ve Mestanzâde Osman Efendi gibi ulemâdan ilim öğrendi. Muhammed Hâdimî hazretlerinin ilminden istifâde etti. Fıkıh, kelâm, matematik, mantık ve mühendislik ilimlerinde ilerledi.
Tahsilini başarı ile tamamlayan İsmâil Efendi, 1763 senesinde açılan rüûs imtihanını kazanarak, müderrislik payesi kazandı. Geçim sıkıntısı çekmesine rağmen vazîfe almayıp, kendisini ilmî araştırmalara verdi. Çok okuyup, daha çok çalışma yollarını aradı. Araştırma ve çalışmalarına Mehmed Emîn Efendi’nin evinde aldığı husûsî derslerle devam etti. Mantıkla ilgili Burhan kitabını bu esnada yazdı. Hocası Mehmed Emîn Efendi, ilimde olgunlaşmadan kitap yazmasını uygun bulmadı. İsmâil Efendi bundan sonra vakitlerini daha çok matematik ilmine ayırdı. Zamanla bu ilimde mütehassıs oldu. Sultan birinci Abdülhamîd Han zamanında, sadrâzam Halîl Paşa ile kapdân-ı derya Cezâyirli Hasan Paşa’nın gayret ve teşvikleri netîcesinde, yeni açılan Mühendishâne-i Bahrî-i hümâyûna tâyin edildi. 1791 senesine kadar vazife yaptığı bu okulda bir çok gencin yetişmesinde hizmetleri oldu.
Sultan birinci Abdülhamîd Han zamanında İstanbul’a gelen şımarık bir Fransız mühendisi, logaritma cetvelini İstanbul’da kimsenin bilmediği iddiasında bulundu. Yanındakiler de, ona güzel bir ders vermesi arzusuyla, Gelenbevî İsmâil Efendi’ye götürdüler. Fransız, verdiği logaritma cetveliyle ilgili soruya, tâyin edilen zamana kadar cevap vermesini istedi. İsmâil Efendi, müddet dolunca sorusunun cevâbını almaya gelen Fransız mühendise, logaritma ile ilgili yazdığı kitabı verdi. Fransız, kısa bir sürede böyle bir eserin yazılması karşısında dona kaldı. Tercümanı vasıtasıyla eseri mütâlâa ettikten sonra, reîs-ül-küttâb Râşid Efendi’ye; “Şu adam Avrupa’da olsaydı, ağırlığınca altın değeri olurdu” diyerek hayret ve takdîrini ifâde etti.
Üçüncü Selîm Han’ın saltanatının ilk senelerinde, Kâğıthane’de pâdişâh huzurunda yapılan bir tâlimde, atılan humbaralardan hiç biri hedefe isabet ettirilememişti. Sultan, devletin emek ve parasını harcıyarak okuttuğu bu subayların beceriksizliği karşısında üzülerek; “Bunları tam hesaplayacak biri yok mu?” diye sorunca, Gelenbevî İsmâil Efendi’yi tavsiye ettiler. Bunun üzerine Zeyrek’te oturan Gelenbevî İsmâil Efendi huzura çağrıldı. Matematik hesaplarına ve tecrübelerine göre humbarayı düzeltti. Yapılan üç atışta tam isabet kaydetti. İsmâil Efendi’nin bu bilgisini takdir eden Pâdişâh, gayet memnun olarak, ona günlük tahsîsat verilmesini emretti. 1790 senesinde büyük kâdılıklardan olan Mora’daki Yenişehir Feneri mevlevîliği ile taltif edilen İsmâil Efendi, Sultan tarafından oraya tâyin edildi. Mevleviyet bir ünvân olup, bunlar taht kâdılıkları idi. Bir sene burada görev yaptıktan sonra zamanın şeyhülislâmı Hâmidizâde Mustafa Efendi’nin bir mes’eleden dolayı yazdığı tekdir dolu bir yazısı üzerine üzüntüsünden vefât etti.
İlimde, ahlâkta, ibâdette örnek bir müslüman olan Gelenbevî İsmâil Efendi, zamanında pek tanınmadı. Gelenbevî yaşadığı müddetçe ihtişama değil, gösterişsiz bir hayâta, insanca yaşamaya, ilme ve fazilete âşıktı. Bıraktığı eserler onun mantık, matematik ve kelâm ilmindeki üstünlüğünü açıkça ortaya koymuştur. İsmâil Efendi, medresenin yetiştirdiği ve ilmî değerini Osmanlı Devleti’nin sınırları dışına taşıran son âlimlerden biridir. Aklî ve naklî ilimlerde verdiği eserleri ile on sekizinci asır Osmanlı kültürünü zamanımıza aktarmıştır. O ilk defa eski matematik ile Avrupa matematiği arasında geçit vazifesi gören eserler yazmıştır. Gelenbevî’nin yazdığı eserler, matematik ve astronomi; mantık, felsefe ve âdâb; kelâm ve tasavvuf ile öteki eserleri olmak üzere, dört gruba ayrılır.
a) Matematik ve astronomi ile ilgili eserleri:1- Cebir Kitabı:Kaynaklarda Hesâb-ul-Küsûr veya Küsûrât-i Hesâb adlarıyla bilinen bu eser, en önemli kitabıdır. Aritmetik ve cebir işlemlerinden bahseden mufassal, faydalı ve güzel bir eserdir. Türkçe yazılan eser, beş bölüm olarak tertîb edilmiştir. 2- Risâle-i azla-i müsellesât: Türkçe yazılan eser; bir üçgenin açıları ve kenarları arasındaki bağıntıların hesap açısından incelenmesine dâir olup, 79 sahifeyi bulmaktadır. 1805 senesinde Dâr-üt-tıbâa’da basılmıştır. 3- Şerh-i Cedâvil-i Ensâb:Logaritma cetvellerinin kuruluş biçimi ve kullanılışına dâir bir risaledir. Akıcı bir Türkçe ile yazılmıştır. Fransız mühendisinin sorularını cevaplamak için yazmıştır. 4- Risale alâ rub-il-mukantarât ve risale alâ rub-il-müceyyeb: Arabça yazılan ve basılmayan eser astronomi ile ilgilidir. 5-Risâlet-ül-kıble: Dekâik-ül-beyân fî kıblet-il-büldân: Bu eser de Arabça’dır. Fıkıh, astronomi ve trigonometriyi ilgilendirmektidir.
b) Mantık, felsefe ve âdab ilmi ile ilgili eserleri: 1- Gelenbevî alâ Îsâgûcî şerhi ismiyle de bilinen eser, Esîruddîn Ebherî’nin Îsâgûcî veyaRisale-i Esîriyye adlı eserinin güzel bir şerhidir. Arabça yazılmıştır. 2- El-Burhân fî-ilm-il-Mîzân: Mantıkla ilgilidir. Mîzân-ı Gelenbevî veya kısacaBurhân isimleriyle anılan esere İsmâil Efendi, Hâşiyet-ül-Burhân adıyla bir de haşiye yazmıştır. 3- Kıyâs risalesi: Mantık ilmine dâir on altı sayfalık bir eserdir. 4- Risâlet-ül-imkân; Miftâhu Bâb-il-müveccehâtadıyla bilinen bir eserdir. Arabça olarak yazılmıştır. 1803 senesinde basılmıştır. 5- Ta’lîkât alâ mir-ül-âdâb: Münazara ilmi veya münazara san’atı ile ilgili olup, Arabçadır. 1775 senesinde yazılan eser, 1819’da basılmıştır. 6- Risâletü ilm-il-âdâb: Âdâb Risalesi veya Gelenbevî alâ âdâb adıyla bilinen eserde, doğruya ulaşabilmek için gösterilen gayretin, araştırmanın ve münazara san’atının kuralları işlenmiştir. 1864 senesinde basılmıştır.
c) Kelâm ve tasavvufla ilgili eserleri: 1- Haşiye alâ tehzîb-ül-mantık vel-kelâm: Teftezânî’nin, Tehzîb-ül-mantık vel-kelâm adlı eserine yazılan haşiyedir. Arabça olan eser 1875 senesinde yazılmıştır. 2-Haşiye alâ Şerh-ül-Celâl el-Adûdiyye: El-Mevâkıf adlı eserin hâşiyesidir. Kısaca Celâl haşiyesi ve Gelenbevî alâ el-Celâl adlarıyla anılan eser, 1817 senesinde basılmıştır. Kelâm ilmine dâirdir. 3- Risale fî tahkiki mezhebi ehl-is-sünne fî usat-ül-mü’minîn: Bozuk mutezile mezhebine cevap için yazılan bu eser de Arapça’dır. 4- Risâle Teteallahü bi kavlihi te’âlâ, 5- Vahdet-i vücûd risalesi:
d) Diğer eserleri; 1- Risale fî beyânı ism-ül-ma’nâ ve ism-ül-ayn:Nahiv ilmiyle alâkalıdır. 2- Risale fî şerhi târîfî Sıdk-il-haber ve kizbihî, 3- Risale fît-tekaddüm, 4- Risâle-ül-fenn-ül-evvel ilm-ül-meânî, 5- Risâle-ül-fenn-üs-sânî ilm-ül-beyân, 6- Risale fî dühûl-il-ba’alel-mahsûr aleyh vel-maksûr, 7- Risâle-i tağlîb, 8- Risale fil-Vâsıta.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Gelenbevî İsmâil (Abdülkuddûs Bingöl; Ankara-1988)
 2) Osmanlı Müellifleri; cild-3, sh. 293
 3) Kâmûsu Riyaziyat; cild-1, sh. 318
 4) Esmâ-ül-müellifîn; cild-1, sh. 227
 5)Târih-i Cevdet; cild-4, sh. 254
 6) Âsâr-ı Bakiyye; cild-2, sh. 294
 7) İsmâil Gelenbevî ve Sübût-i Hilâl Mes’elesi (Ankara İlahiyat Fakültesi Dergisi; cild-13, sene-1965)
 8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-18, sh. 27