10 Temmuz 2019 Çarşamba

TULUMBACILAR


Yangın çıkınca, süratle etrafa yayılmadan söndürmek ve mahsur kalanları kurtarmak için kurulan teşkilât. On altıncı asırda İstanbul’da nüfûsun artması, birçok sıkıntıları da peşinden getirdi. Birbirlerine yakın yapılan evlerin birinde yangın çıkınca, diğerlerine de yayılıyordu. Bu evler daha ziyâde zelzeleden az zayiatla kurtulmak için ahşaptan inşâ edildikleri için, ateş aldığı zaman kurtarma imkânı olmuyordu. Sultan üçüncü Murâd Han zamanında çıkan büyük İstanbul yangını üzerine 1572 yılında bir ferman çıkarıldı. Bu fermanla, her evde bir küp su, merdiven, kazma ve kürek bulundurma mecburiyeti getirildi. Yangın ânında komşular bir araya gelip hemen ateşi kontrol altına alacaklardı.
On sekizinci asrın başlarında müslüman olup, Dâvûd adını alan bir Fransız teknisyen, yangın söndürmek için tulumba yaptı. 1714 Tüfekhâne ve Tophane yangınlarında denenen bu tulumbanın yerine daha kullanışlı ve hafifleri yapıldı. Yeniçeri ocağının bir şubesi ve yeniçeri usûl ve nizâmına uygun olarak Dergâh-ı âlî tulumba ocağı kuruldu (1719). Başına da Fransız mühtedî Dâvûd Gerçek Ağa getirüdi. Yeniçeriliğin 1826’da kaldırılması ile bu ocak da lağvedildi. 1827 yılında yarı askerî bir itfaiye teşkilâtı kuruldu. 1869’da belediye dâire ve merkezlerine, mahallelere tulumbalar verilerek semt tulumbacı ocakları kuruldu. Bu yıllarda çıkan İstanbul yangınından sonra Macaristan’dan getirtilen Kont Secini’ye askerî itfaiye teşkilâtı kurduruldu (1874). 1923’ten sonra itfaiye teşkilâtı belediyelere devredildi.
Tulumbacılar, şehrin yüksek yerlerinde inşâ edilen yangın kulelerindeki gözcüleri vasıtasıyla yangınları haber alırlar, başta reisleri, omuzlarında su tulumbaları ve yangın söndürme âletleri ile yangın yerine koşarlardı. Her semtin tulumbacıları, kendi ekibinin daha faydalı olması, daha önce varıp hizmete ulaşması için yarışır, zamanın imkânları nisbetinde yangını söndürmeye çalışırdı. Tulumbacılar, daha çok mahallenin gençlerinden meydana gelirdi. Devlet dâirelerinde de ocak adıyla tulumbacı teşkîlâtı kurulmuştu. Yangın ânında, genç me’murlar, zaman kaybetmeden vazifeye hazır olarak gelirler, yangın âletlerini alıp koştururlardı. Kalabalık yerlerden geçerken, hangi semtin tulumbacıları olduklarını belli eden naralar atarlar, gençleri teşvik ederlerdi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Rehber Ansiklopedisi; cild-9, sh.19, cild-17, sh. 9
2) Osmanlı Târih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü cild-3, sh. 532
3) Kartpostallarda Tulumbacılar (Uğur Göktaş), ilgi, sayı-51, sh. 30
4) İstanbul Tulumbacıları (R. E. Koçu, İstanbul-1981)
5) Bir zamanlar İstanbul (Balıkhane Nâzırı Ali Rızâ Bey)