10 Temmuz 2019 Çarşamba

MÜNİF PAŞA


Osmanlı Devleti’nin son devirlerinde yaşamış devlet adamı, şâir ve yazar. Babası Antep ulemâsından Abdünnâfî Efendi’dir. 1828’de Antep’de doğdu. Tahsilini Antep Nûruosmânî Medresesi’nde yaptı. Arapça ve Farsça öğrendi. Babasıyla birlikte Mısır’a gitti. Kahire Kasr-ı âlî ve Şam Emevîye medreselerinde yüksek tahsilini tamamladı. Arapça ve Farsçasını, dînî ilimlerle birlikte husûsî dersler alarak ilerletti. 1851’de Şam (Suriye) eyâleti Meclis-i kebîr kâtipliği ile me’mûriyet hayâtı başladı. 1852’de İstanbul’a gelip, Bâb-ı âlî tercüme odasında Arapça ve Farsça mütercimi oldu. Mühtedî Emîn Efendi’den Fransızca öğrendi. 1854’de Gelibolu Asâkîr-i muavine komisyonu başkâtibi, ertesi sene de Berlin sefareti ikinci kâtipliğine tâyin edildi. Berlin’de üç yıl kaldı. Almanca öğrendi ve üniversiteye devam etti. Burada bulunduğu sırada Avrupaî fikirlerin te’sirinde kaldı. Berlin sefiri Kemâl Paşa’nın vazifeden alınması üzerine İstanbul’a döndü. Tercüme odasına girerek, bu defa İngilizce öğrenmeye çalıştı. 1858’de Karadağ sınırı için çalışan hey’ette başkâtiplik yaptı. 1860’da İstanbul ticâret mahkemesi reis muavini oldu. Cerîde-i havâdis’de yazılar yazdı. Tercümân-ı Ahvâl gazetesinin rekabeti üzerine bu gazeteye Rûznâme-i Cerîde-i havadis adı ile her gün iki sayfa ilâve etti. 1862’de Bâb-ı âlî’de başmütercim oldu. Avrupa’da tahsîl görmüş bâzı kimseleri etrafında toplayarak İngiltere’deki Royal Society ile 1859’da İskenderiye’de açılan Mısır Enstitüsü’nü örnek alarak Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye adıyla bir cemiyet kurdu. Mecmûa-ı fünûn dergisini çıkardı.
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’nin yayın organı olarak çıkarılan Mecmûa-ı fünûn Türkçe basılan ilk dergi olup, ilk sayısı Temmuz 1862’de çıktı. Dergi, birinci ve ikinci yıllar on ikişer sayı olarak yayınlandı. 1864’de çıkan büyük kolera salgını yüzünden yayını durdurdu. 1866’da yeniden yayına başladıysa da 14 sayı çıktıktan sonra, 1867 Haziran’ında yayımına son verildi. Münif Paşa, 1883 yılında yeniden yayınlamaya başladı ise de, kısa bir müddet içinde tekrar kapandı.
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de yaptığı bir konuşmada alfabede reform mes’elesini ortaya atan Münif Efendi, ıslâh edilmiş bir Arapça matbaa yazısı kullanılmasını teklif etti. Bu faaliyetleri ile şöhreti fazlalaştı. O yıllarda sadrâzam olan Avrupa hayranı Âlî, Keçecizâde Fuâd ve Mütercim Rüşdî paşalar tarafından destek gördü. 1867’de zaptiye müsteşarlığına, bir yıl sonra Dîvân-ı temyiz reisliğine getirildi. 1869’da vazifeden alındı. Aynı yıl Meclis-i maârif reisi oldu. Eğitimde köklü değişiklikler yapmak istedi, fakat meclisi ikna edemedi. Kendi tâbiri ile maârifi değil, maârif meclisi resmî kâğıtlarının başlığını bile değiştirmeye muvaffak olamadan 1872’de Tahran sefaretine tâyin edildi. 1877’de Maârif nâzırı oldu. Bu sırada Dans mektebi açılmasını teklif etti. Daha sonra Ticâret nâzırlığına geçti. Üç ay sonra da vazifeden azledildi. 1878’de ikinci defa Maârif nâzırı oldu. 1879’da vezirlik rütbesi verildi. 1880’de nâzırlıktan ayrıldı. Bir müddet açıkta kaldıktan sonra, Meclis-i sıhhiye reisliğine getirildi. 1884’de üçüncü defa Maârif nâzırı oldu. 1892’de azledildi. 1896’da İran şahı Nâsırüddîn’in ellinci cülûs yılını tebrik için Tahran’a gönderildi. Az sonra ikinci defa Tahran büyükelçisi oldu. Kızının ölümü üzerine emekliliğini isteyerek İstanbul’a döndü. Mekteb-i hukûk’da; Hikmet-i hukuk, Edebiyat, İlm-i Servet gibi dersler okuttu. 1910 yılında İstanbul Erenköy’de öldü. Sahrâ-yı Cedîd mezarlığına defnedildi.
Tanzîmât sadrâzamlarından Alî Paşa ile yakın münâsebeti bulunan Münif Paşa, bu sebeple, Alî Paşa’nın hasımlarının hücumuna mâruz kalmıştır. Kendisi mason olup, devamlı olarak Avrupaî tarzda yenileşme fikirlerini savunmuştur. Filozof tabiatlı, eskileri ve kendi devrindeki ricalden kimseyi beğenmeyen, kendisine ve bilgisine fazla güvenen Münif Paşa, maârifle ilgili birtakım yenilikler yapmak istemiş, bâzılarını gerçekleştirmiş ise de, millî bünyemize uymadığı için pek çoğunu tahakkuk ettirememiştir. Zamanın siyâsî hareketlerine doğrudan katılmamış, rejim değişikliğinden ziyâde; gazete, mecmua, kitap, mektep yolu ile Avrupalılaşmak gerektiğini savunmuştur. Maârifdeki vazifeleri sırasında kitap yayımını ve mecmuaları himaye etmiştir. Bâyezîd Kütüphânesi’nin açılışında ve dârülmualimînin gelişmesinde gayret sarf etti. Batı kültürünün memlekete sokulmasında teşvîk olması için, batı dillerinin yaygınlık kazanmasına çalıştı. Bildiği batı dilleri ile batıdan öğrendiği bilgileri memlekette yaymak için yazıp çizdi. Zamanına göre sâde bir üslûbla yazılar yazmış olan Münif Paşa, şiirle de uğraşmasına rağmen, şâir olarak tanınmamıştır. Şairliği pek çekici değildir. Gazelleri, nazireleri kuvvetli sayılmaz. Münif Paşa, gerek gazete ve mecmualarda neşr edilen yazılarında, gerekse Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 600. yıl dönümü sebebiyle söylediği Dâsıtân-ı âl-i Osmanadlı eserinde çok sâde ve tabiî bir Türkçe kullanmıştır. Halk destanlarının klasik on birli vezni yerine halk şiirinde az kullanılan on’lu vezinle yazdığıDâsıtân-ı âl-i Osman’da her dörtlük sonunda kullanılan kâfiye, son asırlarda halk destanlarına intikal eden ve halk söyleşilerinde sıkça rastlanan dîvân kâfiyesini kullanmıştır. Her pâdişâh için bir dörtlük ayrılan destanda, zamanının pâdişâhı olan sultan İkinci Abdulhamîd Han için söylenen kısım daha fazladır.
Münif Paşa’nın hukuk, iktisâd, târih, edebiyat ve başka sahalara âid 27 eseri vardır. Bunlardan bâzıları yayınlanmamıştır. Fenellon, Fontelle, Volter gibi kimselerden topladığı diyaloglardan meydana gelen Muhâverât-ı Hikemiye adlı eserinde; insan, şöhret, ferdî ihtiras, vatan sevgisi, cemiyet ahlâkı, kadın terbiyesi gibi konularda, o zamana kadar gelen kendi târih ve kültürümüzden kaynaklanan hâkim görüşler dışında yeni Avrupaî görüşler ortaya koymuştur.
Basılmış olan eserleri; Dâsitân-ı âl-i Osman, Telhis-i Hikem-i Hukuk, Târih-i Hükemâ-yı Yunan, İlm-i Sarf ve Nahiv, Medhal-ı ilm-i Hukuk, Ilm-i Servet, Hikmet-i Hukûk’dur. Basılmayan eserleri ise,Mecmûa-yı eş’âr, İlm-i Belagat, İran’a giden Ricâl-i Osmaniye hakkında Ma’Iûmat, İran Rûz-nâmesi’dir. Münif Paşa’ya âid olduğu söylenen ancak ele geçmeyen 22 adet eser, Osmanlı Müellifleri eserinde sayılmaktadır. Son asır Türk Şâirleri adlı eserde bâzı fıkraları ile şiirlerinden örneklere yer verilmiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Osmanlı Müellifleri; cild-2, sh. 240
2) Resimli Türk Edebiyatı; cild-2, sh. 956
3) XIX. Asır Türk Edebiyatı Târihi; sh. 150
4) Modern Türkiye’nin Doğuşu; sh. 422
5) Son Asır Türk Şâirleri; sh. 996
6) Münif Paşa (Hayat Târih Mecmuası, sene-1980, sayı-1); sh. 18