Yazılı kâğıt ve mektûb. Osmanlı Devlet teşkilâtında bâzı vazife, hizmet ve me’muriyetlere tâyin edilenlere; vazifelerini yerine getirme salâhiyetini bildirmek üzere pâdişâhın tuğrası ile verilen me’zûniyet veya tâyin emirlerine berat denilmiştir. Bu bakımdan Osmanlı Devleti’nde; beratlı (müsâdeli ve imtiyazlı), eli beratlı (salahiyetli) ve beratlı tüccar (Osmanlı topraklarında ticâretle meşgul olmasına müsâde edilen yabancı veya tebeadan tacirler) mânâsında kullanılmıştır. Pâdişâhın tuğrası bulunan bu çeşit vesikalara berat-ı şerîf, nişan, nişân-ı şerîf ve hüküm denilmiştir.
Berat kelimesi; nişan, rütbe, me’mûriyet, maaş ve çeşitli imtiyazlar, salâhiyetler için devlet tarafından yazılıp verilen resmî kâğıt, fermannâme mânâsına da kullanılmıştır. Yine havale pusulası, poliçe, hüccet, beratlı imtiyaz emrine nail, patentalı, berat gecesi, leylet-ül-berat şeklinde kullanılmıştır.
Osmanlı’da Berat, âdî bir emir veya tezkire gibi değildi. Dîvânî yazı ile yazılır, ayrıca tuğra çekilirdi. Beratlar da fermanlar gibi; “Nişân-ı âlişân-ı sâmi mekân-ı sultanî ve tuğra-yı gîtîsitân-ı hâkânî oldur ki...” şeklinde başlardı. Beratlarda verilen hizmetin adı, yeri, geliri veya maaşı, beratın verildiği kimsenin ismi, niçin verildiği ve kendisinden ne istenildiği, kumandanlık, seraskerlik veya diğer mühim bir vazîfe ise, berat alanın salâhiyet derecesi açıkça belirtilirdi.
Osmanlı Devleti’nde tanzîmâttan önce hiçbir vazîfe ve me’muriyet, Dîvân-ı hümâyûn kalemlerinden berat verilmedikçe mu’teber tutulmazdı. Tanzîmâttan evvel beratların ve menşurların yazılması, önce sadrâzam tezkiresi ile reîsülküttâba emredilirdi. Reîsülküttâblar ve bir zamanlar onların muavini olan beylikçiler beratların ikinci ve üçüncü derecede olanlarını kalemdeki halîfe denilen me’murlardan birine yazdırırlar ve gerektiğinde teshîh ederlerdi. Sadrâzama gönderip beğenildikten sonra, tuğra çekilen bir kâğıt üzerine beyaza geçirirler yâni yeniden yazarlardı. Kendileri de arkasına işaret koyduktan sonra sâhiblerine yollatırlardı. Fakat birinci derede olan beratlar ve siyâsî-idârî talimatı bildiren menşurlar, beylikçi ve reîsülküttâb tarafından yazılıp sadrâzama arzedildikten sonra tuğra çekilerek beyaza geçirilirdi. Tanzîmâttan sonra beratlar ve menşurlar, beyiikçilik kalemindeki hattatlar tarafından yazılır ve evvelki gibi tasdîk muamelesi görürdü.
Beratların muhtelif çeşitleri vardı ki bunlar; tımar, iltizâm beratı, muafiyet beratı, mülakat beratı, malikâne beratı, imtiyaz beratı, beylerbeylik, nişancılık, defterdârlık, vezirlik gibi me’muriyet beratları, imâmet, hitabet, feraset ve tababet izni verildiğini belirten beratlar ile serdârlık beratları gibi. Rütbe ile nişan verildikten sonra bunların verildiğine dâir yazılan kâğıtlara da berat denilirdi. Berat verilen kimseden, “Berat resmi” denilen bir vergi alınırdı. Timâr beratı bir şahsa verildiğinde, beratda tımar sahibinin hüviyeti, tımarın sancağı, kazası, köyü, tımarın mikdârı, verilme sebebi, ilk mî, tahvilinden veya mahlûlünden mi verildiği, senelik gelir ve istenilen hizmet kayıtlı olurdu, iltizâm beratlarında; berat verilenin ismi, iltizâmın verilme sebebi, geçerli olduğu târihler, iltizâm bedeli ve taksitleri, iltizâmın ne şekilde idare edileceği mutlaka belirtilirdi.
Beratlarda verilen şahsın itibârına, rütbesine ve verilen şeyin önemine göre sâde veya ağdalı bir lisan kullanılırdı. Verilen beratlar, veren pâdişâhın hayatıyla kayıtlı idi. Pâdişâhlar değiştikçe, yeni pâdişâhın tuğrası bulunan yeni berat verilir, bu beratlardan yarım resim (vergi) alınır ve yapılan muameleye Tecdîd-i berat yâni beratın yenilenmesi denilirdi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Saray Teşkilâtı; sh. 284
2) Târih-i Peçevî, cild-2, sh. 79
3) Kâmûs-ül-a’lâm; cild-2, sh. 1250
4) Osmanlı Târih Deyimleri; cild-1, sh. 205
5) Rehber Ansiklopedisi; cild-2, sh. 322