Mısır’ın İngilizler tarafından 1882’de işgaline sebeb olan ayaklanmanın lideri ve on dokuzuncu asrın Mısır savunma bakanlarından. Asıl adı Ahmed bin Muhammed bin Muhammed Vâfîdir. Aşağı Mısır bölgesinde Zegâzif yakınlarındaki Hayriye köyünde 1839 senesinde doğduğu tahmin edilmektedir. Çiftçi bir ailenin çocuğu idi. Hidiv Saîd Paşa zamanında Ezher’de tahsil görmek üzere Kâhire’ye giden Arâbî, on dört yaşında askere alındı. Kısa bir süre sonra subaylığa terfî etti. On dokuz yaşında iken kaymakamlık (yarbaylık) rütbesine ulaştı. Bu âni terfîlerinde Saîd Paşa’nın etrafında Mısırlıları toplama arzusunun büyük te’siri görüldü. Saîd Paşa ile olan yakın münâsebeti bir Mısır milliyetçisi olarak yetişmesine sebeb oldu. 1862 senesinde hidiv Saîd Paşa’nın ölümü üzerine, yerine geçen İsmâil Paşa zamanında Mısır’da kontrol, Türk ve Çerkez subaylarının eline geçti.
Arâbî Paşa 1875 senesinde sûistimal suçundan yargılanıp, suçu sabit olmadığı hâlde yarı maaşla emekliye sevkedildi. Bu durum üzerine Mısır’da Türk ve Çerkez subaylarına karşı Ali er-Rûbî tarafından kurulan gizli bir teşkîlâta girdi. Aynı zamanda Ezher’de verilen derslere devam ederek kendini yetiştirdi ve meşhur bir hatîb oldu. Cemâleddîn Efgânî ve Muhammed Abduh gibi reformist masonların te’sirleri altında kaldı.
Mısır hidivi İsmâil Paşa’nın idaresizliği, israfları halk arasında hoşnutsuzluğa sebeb olmuştu. İngilizler bunu fırsat bilerek Arablar arasında ırkçılık akımını körüklediler. Subaylardan bâzıları israfın önlenmesi ve milliyetçilik duygularının yayılması ile ilgili bir cemiyet kurdular. Arâbî Paşa, hitâbetiyle bu cemiyete lider oldu ve Ahmed Arâbî el-Mısrî ünvânını aldı.
Hidiv İsmâil 2500 subayı da emekliye ayırınca subaylar Arâbî Paşa liderliğinde ayaklandılar. Mısır karışınca, Abdülhamîd Han, İsmâil Paşa’yı azlederek yerine oğlu Tevfik Paşa’yı getirdi (25 Haziran 1879). Arâbî Paşa da mirlivalığa yükseltildi.
Hidiv İsmâil Paşa, Avrupalı devletlerden borç almış, israfta ileri gitmişti. Sonra da alacaklı durumdaki İngiliz ve Fransızlar, hidivliğin mâlî teşkilâtında bir kontrol mekanizması kurmuşlardı. Mâlî sıkıntı sebebiyle orduda alınan tedbirler, bâzı subaylar arasında hoşnutsuzluğa sebeb oldu. Savunma bakanı Çerkez Osman Bey’in hazırladığı bir kânunu beğenmeyen Arâbî Paşa ve bâzı alay kumandanları itirazda bulunarak karşı çıkınca arkadaşları ile birlikte hapsedildiler. Fakat askerler tarafından kurtarıldılar ve Çerkez Osman Bey azledilerek, yerine Mahmûd Sami Paşa el-Barudî getirildi. Fakat kısa bir süre sonra Hidiv Tevfik Paşa; Mahmûd Sâmî Paşa’yı azlederek, yerine Dâvûd Fethi Paşa’yı geçirdi ve idareyi kuvvetlendirmek için İstanbul’dan yardım istedi. Tevfik Paşa, İngilizlerin baskısı ile bir temsilciler meclisi ve meşrutî bir idare kurmak üzere Şerif Paşa’yı başbakanlığa getirdi. Şerîf Paşa, kurduğu hükümette Arâbî Paşa’yı savunma bakanlığı müsteşarlığına getirdi.
Temsilciler meclisinin bütçe gibi önemli bir mes’eleyi bile yerine getirememesi üzerine; yabancıların da tahrîki ile bâzı gençler ayaklanınca, Şerîf Paşa hükümeti istifa etmek mecburiyetinde kaldı. Mahmûd Sami Paşa hükümete geçip, Arâbî Paşa’ya savunma bakanlığını verdi. Hükümeti ele geçiren Sami ve Arâbî paşalar, orduda temizlik yapmaya başladılar. Hattâ hidiv Tevfik Paşa’yı da azlederek yerine Halîm Paşa’yı getirmek istedilerse de bu isteklerini İstanbul kabul etmedi. Ayrıca İngiltere ve Fransa, hıdivin mevkiini kuvvetlendirmek için iskenderiye önlerine donanma gönderdiler. Bunun üzerine Sami Paşa istifa etmek mecburiyetinde kaldı. Ancak, Kahire ve İskenderiye’deki subayların baskısıyla istenilen Şerîf Paşa hükümeti gerçekleşmedi. Bu durumda Arâbî Paşa, savunma bakanı olarak hükümette tek kaldı ve yalnız başına kararlar almaya başladı. Arâbî Paşa’nın bâzı uygulamalarından dolayı ortaya çıkan huzursuzluklar ordu tarafından giderildi. Bu esnada İstanbul’dan gelen murakıp hey’etinin isteği ile Râgıp Paşa başkanlığında kurulan yeni hükümette Arâbî Paşa savunma bakanı olarak yerini korudu.
Kabîneye hâkim olan Arâbî Paşa bütün Avrupalı me’murların işine son verdi. Bu durumu protesto eden İngiltere ve Fransa, İskenderiye önlerine birer filo gönderdiler. Birbirlerinden çekindikleri için askerî müdâhalede bulunamadılar. Beraber de hareket edemiyorlardı. Çünkü, İngilizler, Hindistan’ın en kısa yolu olan Süveyş’ten Fransızları uzaklaştırmak ve bunun için de Mısır’a tek başına hâkim olmak istiyorlardı. Fransızlar da İngilizleri yalnız bırakmak istemiyorlardı. En kestirme yol olarak Mısır’a asker yollanması için İstanbul’a müracaat ettiler. Sultan İkinci Abdülhamîd Han; devletinin zayıf zamanında Mısır’a hâkim olacak kuvvet gönderemeyeceğini, yapacağı bir hareketin, Avrupalı müstemlekecilerin menfeatlerini te’min, kendi tebeasını ezmek olacağını düşünerek Mısır’a asker yollamayı reddetti. Bunun üzerine Londra, Mısır’daki Avrupalıların hakkını bizzat savunacağını îlân etti.
İskenderiye istihkâmlarına top konulması yasak olduğu hâlde, Arâbî Paşa tarafından buralara top konmuştu. İngilizler buradaki topların kaldırılmasını istediler. Bu isteklerini hükümet reddetti ve İskenderiye halkı, Avrupalıların mallarını yağmaladı. Bir çok Avrupalı öldürüldü, dört konsolos yaralandı. Netîcede bahane arayan İngiliz donanması, şehri top ateşine tuttu ve kısa bir müddet sonra İskenderiye teslim oldu. Hidiv Tevfik Paşa; bu “olaya sebeb olan Arâbî Paşa’yı azlederek, âsî îlân etti. Arâbî Paşa da, hidivi vatana ihanet ile suçlayarak, askerini Tell-ül-Kebir’de topladı. İngilizlerle burada yapılan savaşı yirmi dakikada kaybetti ve Kâhire’ye giren İngilizlere teslim oldu. Daha sonra Dîvân-ı harbe verilerek önce îdâm, sonra müebbet hapse mahkûm edildi. Bunu müteâkib Seylan Adası’na sürüldü. 1901 senesinde, hidiv Abbâs Hilmi Paşa tarafından affedilerek Mısır’a döndü ve 1911 senesinde Kahire’de vefât etti.
Arâbî Paşa, hiç bir zaman üstün bir lider, başarılı bir politikacı ve iyi bir idareci olamadı. Hitabeti kuvvetli olması sebebiyle kitleleri peşinde sürükleyip, mevkiler elde etti. Koyu bir Arab kavmiyetçisi olmasını, başta İngilizler olmak üzere zamanın siyâsîleri kullanıp, emellerine âlet ettiler.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Îzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-4, sh. 323
2) Mısır Mes’elesi (Rauf Ahmed, İstanbul-1334); sh. 50
3) Hatırât (Said Paşa, İstanbul-1328); cild-1, sh. 72
4) Hatırât (Kâmil Paşa, İstanbul-1329); sh. 10
5) Mısr lil-Mısrıyyîn (Selim Halil en-Nakkâş, İskenderiyye-1884); cild-4
6) Secret History of The English Occupation of Egypt (W. S. Blunt, London-1969); sh. 147 v.d.
7) Rehber Ansiklopedisi; cild-1, sh. 332
8) El-Âlâm; cild-1, sh. 168