3 Ekim 2018 Çarşamba

KUTSAL EMANETLER


İslâm dîni ve târihi bakımından büyük önem taşıyan, Peygamber efendimiz ve diğer din büyüklerine âid bazı mübarek şahsî eşya ile hâtıralara verilen ad. İslâm târihinde, mukaddes emânetlerin toplanması ve muhafazası Peygamber efendimiz zamanında başladı. Eshâb-ı kirâm ihtimâm ve hürmetle Resûlullah efendimize âid hâtıraları muhafaza ettiler. Dört büyük halîfe devrinden sonra Emevî, sonra da Abbasî halîfeleri; Peygamber efendimizden, ümmehât-ı müsliminden (Peygamber efendimizin mübarek hanımlarından) ve Eshâb-ı kiramdan kalan her çeşit esyâ ve hâtıraların toplanmasına ve saklanmasına çok itinâ gösterdiler.
Emânât-ı mukaddesenin Osmanlı Devleti’ne intikâli (geçişi) Yavuz Sultan Selîm Han’ın 1517 târihinde Mısır’ı fethedip halîfe ünvânını aldığı sırada olmuştur. Yavuz Sultan Selîm Han, Kâhire’ye girdiği zaman, halîfe el-Mustansır billah’ın muhafazasında bulunan ve daha önce Bağdâd’dan Hülâgû’nun elinden kaçırılan Mukaddes emânetleri teslim aldı. Ayrıca Mekke-i mükerreme şerifi Ebü’l-Berekât’ın oğlu Ebû Numeyyâ ile gönderdiği mukaddes emânetleri de teslim alarak İstanbul’a gönderdi. Mısır’dan getirilen ve Suriye, Filistin, İran’dan toplanan diğer emânetler ve teberrükât eşyası da önce iç hazîneye kondu, sonra Hasodaya alındı. Hırka-i seâdet dâiresi kurulunca, bunların saklanması ve bakımları özel usûle bağlandı. Yavuz Sultan Selîm Han emânât-ı mukaddesenin muhafazasını kırklar diye bilinen Hasodalılara vermişti. Kırk kişiden meydana gelen Hasodalılar, Hırka-i seâdet dâiresinde nöbet tutar, burada devamlı Kur’ân-ı kerîm okurlardı.
Mukaddes emânetler arasında, Peygamber efendimize âid olan hâtıralar şunlardır:
1- Hırka-i seâdet: Mukaddes emânetlerin en mühimidir. Hâlen sultan Abdülazîz Han’ın yaptırdığı bir sandık içinde kıymetli kumaşlardan yapılı bohçalarla sarılı ayrı bir altın çekmecede muhâfaza edilmektedir. İçi krem renkli astarlı siyah yünlü bir kumaştan yapılmıştır. Hırka-i seâdet, Resûlullah efendimizin Ka’b bin Zuheyre hediye ettiği hırka olup, Kasîde-i bürde adıyla meşhur oldu. Her sene Ramazân-ı şerif ayının on beşinde pâdişâh tarafından ziyaret edilirdi. Hırka-ı seâdetin ziyaret edilmesi, husûsî bir merasimle icra olunurdu. Senede bir defa Ramazan ayının on beşinci gecesi dâire pâdişâha arz olmak üzere Hasodalılar tarafından ziyarete hazırlanır ve bu maksadla temizlenirdi. Pâdişâh, erkânı ile birlikte o gece dâireye gelir, tülbent ağası da, hizmetçilerle birlikte altmış kadar hiç kullanılmamış tülbent, sünger, gülsuyu dolu gümüş kapları buraya getirirdi. Silâhdâr ağa süngerlerden bir kaçını gül suyuna batırdıktan sonra pâdişâha verir, o da sandukanın bulunduğu gümüş şebekeyi bizzat silerek, temizlerdi. Bu sırada bütün hasoda erkânı temizliğe iştirak ederlerdi. Her yer pırıl pırıl temizlenerek ödağacı yakılmak suretiyle kokulandırılırdı. Ziyaret ertesi günü öğle namazından iki saat önce başlardı. Pâdişâhın dâireye gelmesiyle hasodalılar, Hırka-i seâdetin sandukasını yerinden alarak, altın kaplı sehpa üzerine yerleştirirlerdi. Pâdişâh sâdece kendinde bulunan altın anahtarla sandukayı açar, işlemeli atlas bohçadan Hırka-i seâdeti çıkarırdı. Ziyarete bu şekilde hazırlanan hırka, başta pâdişâh olmak üzere, davetliler, sağ omuzlarına koydukları tülbent üzerinden hırkayı öperlerdi. Böylece hırka zedelenmemiş olurdu. Hem de bu tülbentler ziyaretçilerde bir hâtıra olarak kalırdı. Merasim bitinceye kadar pâdişâh, sağında sadrâzam, solunda kızlarağası olmak üzere hırkanın başında beklerlerdi. Hasoada ağaları da merasim boyunca yüksek sesle Kur’ân-ı kerîm okurlardı.
Merasim bitince, pâdişâh tarafından Hırka yerine yerleştirilir. Sanduka kilitlenir ve vazifeliler tarafından yerine, gümüş şebeke içindeki sehpânın üzerine konularak gelecek senenin Ramazan’ına kadar açılmazdı.
2- Seyf-i Nebevi (Peygamber efendimizin kılıçları): İki tanesi Topkapı Sarayı’nda bulunmaktadır. Yer yer altın, birisi de kıymetli taşlarla süslüdür. Ayrıca Peygamber efendimize âid kamış cinsinden bir maddeden yapılan bir yay ile altın yaldızlı bir mahfazası vardır.
3- Nâme-i seâdet (Peygamber efendimizin mektûb-u şerifi);Peygamber efendimizin Mısır (Kıpt) hükümdarı Mukavkıs’ı İslâmiyet’e davet için yazdığı mektupdur. Deriden olup, on iki satır yazısı ve altında mühr-i şerîfi vardır.
4- Mühr-i seâdet.
5- Dendân-ı seâdet (Peygamber efendimizin mübarek dişi): Uhud muhârebesinde kırılan mübarek dişinin bir parçasıdır. Sultan Mehmed Reşâd tarafından yaptırılan taşlarla süslü altın bir mahfazada saklanmaktadır.
6- Lihye-i seâdet (Sakal-ı şerifleri): Hırka-i seâdet dâiresinde altmışa yakın Sakal-ı şerif bulunmaktadır. Bunlardan 24 kadarı altın ve kıymetli taşlarla süslü muhafazalarda veya sedef kakmalı kutularda saklanmaktadır.
7- Nakş-ı kadem-i şerif: Altından yapılmış bir kapak ve çerçeve içinde yer alan, üzerinde Peygamber efendimizin mübarek ayak izi olan taşdır. Eyyûb Sultan, sultan üçüncü Mustafa ve sultan birinci Abdülhamîd Han türbelerinde de bunlardan birer tane bulunmaktadır.
8- Sancak-i şerif: Hırka-i seâdet dâiresinde küçük bir sandıkta saklanan Ukab denilen siyah renkli sancaktır. Sonradan yeşil ipekten bir sancak yapılarak bunun üzerine sancak-ı şeriften parçalar dikilmiştir.
9- Teyemmüm taşı: Peygamber efendimizin teyemmüm ettiği yazılı taştır.
Bu mukaddes emânetlerden başka, Mûsâ ve Şuayb aleyhisselâma âid asâlar, Nûh aleyhisselâmın tenceresi, İbrâhim aleyhisselâmın kazanıı, Yûsuf aleyhisselâmın gömleği, Dâvûd aleyhisselâmın kılıcı da bulunmaktadır.
Teberrukât eşyası arasında da Kâbe-i muazzamanın altın oluğu, Hacer-i esved çerçevesi, Bâb-ı tövbenin bir kanadı, Makâm-ı İbrâhim’in gümüş kapağı v.b. yer almaktadır. Bunlar, Kâbe-i muazzamadaki mukaddes makamların Osmanlı sultanlarınca zaman zaman tamir edilmesi sırasında teberrüken gönderilmesi suretiyle bir araya toplanmıştır. Ayrıca Kabe’nin anahtar ve kilitleri, hazret-i Osman, hazret-i Ali ve diğer din büyüklerine âid olan Kur’ân-ı kerimler, cüzler, oklar, yaylar, kılıçlar, taç, hırka, sarık, tesbih ve bayraklardır.
Osmanlı Devleti’nde Emânât-ı mukaddese ile ilgili bâzı merasimler düzenlendi. Hırka-i seâdet ziyaretinden başka Sancak-ı şerif çıkış ve giriş alayları, Miftah alayları bunlardandır.
Miftah alayı: Osmanlı Devleti’nde her sene yenilenen Kabe örtüleri Mekke’ye gönderilince, eskileri Hırka-i seâdet dâiresine getirilir ve Emânât-ı mukaddese arasına alınırdı. Ayrıca, Kadem-i şerif, kılıçlar v.s. gibi eşyalar da bunlar arasında yer alır ve bunların İstanbul’a getirilişinde Miftah alayı denen merasim yapılırdı. Osmanlı sultanları, Hâdim-ül-haremeyn-iş-şerîfeyn ünvânını aldıkları günden beri, Kabe örtüsünün hazırlanması, Mısır vâli ve kâdılarına bırakılmışken, ilk defa sultan birinci Ahmed Han, 1610 târihinde bu örtülerin İstanbul sanatkârlarınca hazırlanması ve eskilerinin de İstanbul’a getirilmesi için ferman çıkartmıştı. Böylece Osmanlı saray teşrifatına yeni bir merasim daha eklenmiş oldu. İstanbul’da ilk Miftah alayı. 1613 târihinde Kâbe-i muazzamanın tamiri üzerine gerek Mekke ve gerek Medine’den getirilen müteberrikât eşyası münâsebetiyle yapıldı.
Müteberrikât eşyası şehre yaklaştığında, bütün dîvân mensubları, âlimler karşı çıkarak duâ ve tekbirlerle Hırka-ı seâdet önüne getirilir; pâdişâhın huzurunda muhafazadan çıkartılarak her biri ayrılan yerlere konurdu. Merasime katılanlara hil’atler giydirilirdi. İlk Miftah alayında getirilen eşya arasında; Peygamber efendimizin yayı, hazret-i Ebû Bekr’in kılıcı ile seccadesi, Çihâr-yâr-i güzînin (Dört büyük halîfenin) kılıçları, Eshâb-ı kiramdan Muâz bin Cebel, Şurahbil bin Hasene ve Ebû Talhâ’nın kılıcı ile Kabe’nin değiştirilen örtüleri, eskiyen mizâbı (oluğu) ve ayrıca Hasan Paşa’nın Kâbe kerestesinin sağlam parçalarından, Sultan Ahmed için yaptırdığı bir de asâ vardı. Bu merasimde, Kâbe mizâbından (oluğundan) su akıtılmış ve bu su ibriklere doldurularak hastalara şifâ olarak dağıtılmıştır. Miftah alaylarından bir diğeri de yine Mekke’den getirilen Kadem-i şerif için yapılıp, sultan birinci Mahmûd Han tarafından Eyyûb Câmii’nde hazırlatılan yerine konulmuştur.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Osmanlı Târihi Deyimleri; cild-1, sh. 524
 2) Topkapı Palace; sh. 273
 3) Rehber Ansiklopedisi; cild-5, sh. 95
 4) Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilâtı; sh. 32, 250, 32