Fâtih Sultan Mehmed Han devri âlimlerinden. İsmi, Ahmed bin Mûsâ, lakabı Şemseddîn’dir. İznikli olup doğum târihi bilinmemektedir. Molla Hayâlî lakabı ile meşhur oldu. Kendisine bu lakabın verilmesi, inceden inceye mütâlâa yapıp nazikâne ders vermesi sebebiyle olduğu bildirilmektedir. 1481 (H. 886) târihinde 33 yaşında iken İznik’de vefât etti. Bursa’da Zeynîler denilen mahalde mudfûndur. Kabrini sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın yakınlarından Hacı Ali Efendi yaptırmıştır.
İlk tahsilini kâdı olan babasından yaptı. Sonra Bursa Sultâniyyesi’nde müderris olan Hızır Bey’in talebesi, muavini ve dâmâdı oldu. Aklî ve nakli ilimlerde parmakla gösterilir hâle geldi, önce Filibe Medresesi’ne müderris tâyin edildi. Daha sonra hacca gidip, hac dönüşü Hatîbzâde’nin vefâtı üzerine onun yerine Fâtih Sultan Mehmed Han’ın fermânıyla İznik Medresesi’ne tâyin edildi. Çok talebe yetiştirdi.
Tasavvufta Zeyniyye koluna bağlı idi. Tasavvuf marifetlerine hocası Şeyh Abdurrahîm Merzifonî vâsıtası ile kavuştu. Hep ilim ve ibâdetle meşgul oldu. Az yer, az uyurdu. İki sene hizmetinde bulunup pek çok istifâde eden talebesi Mevlânâ Gıyâseddîn; “Hocam Hayalî dâima ilim ve ibâdetle meşgul olur, ancak ilimden bahsedildiğinde konuşurdu” demektedir.
Hayâli Şemseddîn Efendi çok kıymetli eserler yazdı. Bunlardan bâzıları şunlardır:
1- Şerh-i Akâid haşiyesi: Akâid-i Nesefiyye’nin şerhine yaptığı çok güzel bir haşiyedir. Fâtih Sultan Mehmed Han’ın; “Molla Hayâlî o kimse değil midir ki, Şerh-i Akâid’e yazdığı hâşiyesiyle ismini duyurmuştur” dediği meşhurdur. Zamanın zekî talebeleri, kelâm dersinin imtihanını bu kitabı okuyarak vermişlerdir. Bu kitap, asırlarca Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. 2- Hâşiye-i Tecrîd haşiyesi, 3- Şerh-i Kasîde-i Nûniyye: İstanbul’un ilk kâdısı Hızır Bey Çelebi’nin akâid ilmine dâir yazdığı kasîde-i Nûniyye’sine olan şerhdir. 4- Şerh-i Adûd haşiyesi,5- Şerh-i Mekâsıd için olan ta’likası, 6- Vikaye haşiyesi, 7-Sadrüşşerîa haşiyesi.
Aynı zamanda şairlik yönü de bulunan Hayâlî, sultan Murâd Han’ın vefâtı üzerine şöyle söylemiştir:
Şeh-i Gâzî Murâd bin Muhammed
Ki cümle Rûm-u Şâm olmuş idi râm
Güzel kıldı (ayrıldı) cihândan âna târih
Mülk ü eshâb-ı Cennette makâm.
Ki cümle Rûm-u Şâm olmuş idi râm
Güzel kıldı (ayrıldı) cihândan âna târih
Mülk ü eshâb-ı Cennette makâm.
Osmanlı devri âlimlerinden Abdülvehhâb bin Abdülkerîm Efendi de Hayâlî diye meşhur olmuştur. Hayâlî Abdülvehhâb Efendi, ilimde yükselip kâdılık hizmetlerinde bulundu. Yavuz Sultan Selîm Han zamanında defterdârlık hizmetleriyle Sultan’ın takdîrini kazandı. Kânûnî Sultan Süleymân Han’ın pâdişâhlığının ilk zamanlarında 1523 (H. 930) yılında İzmir kâdısı iken vefât etti. İlmî üstünlüğü yanında şairliği de olan Abdülvehhâb Efendi, tasavvur ve hayâl gücü fazla olduğu için, şiirlerinde Hayâlî mahlasını kullanmıştır. Leylâ ve Mecnûn adlı manzum eseri meşhurdur.
Üçüncü bir Hayâlî daha vardır ki, bu meşhur velî İbrâhim Gülşenî’nin (rahmetullahi aleyh) oğlu olan Emîr Ahmed Hayâlî’dir. 1556 yılında Mısır’da vefât etmiştir. Müretteb bir dîvânı vardır (Bkz. İbrâhim Gülşenî).
Diğer bir Hayâli de, Vardar Yenicesi’nde doğmuş, Kânûnî devri şâirlerinin meşhurlarından olmuştur. Dîvân’ı 1945’de neşredilmiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tezkiret-üş-şuarâ (Kınalızâde Hasan Çelebi)
2) Tezkire-i şuarâ-yı Âmid (Ali Emîri, 1910)
3) Mecellet-ün-nisâb (Müstakimzâde Süleymân Sa’deddîn Efendi)
4) Güldeste-i riyâz-ı İrfân (Beliğ İsmâil, Bursa-1855)
5) Hayâlî Bey Divânı (Ali Nihat Tarlan, 1945)