6 Mayıs 2015 Çarşamba

İBRAHİM HAKKI


Anadolu’da yetişen evliyânın büyüklerinden. Astronomi ve tıb âlimi. İsmi, İbrâhim Hakkı’dır. 1703 (H. 1115) târihinde Erzurum’un Hasankale kasabasında doğdu. Babası Osman Efendi olup, evliyâdan bir zât idi. Annesi Hanîfe Hâtûn da Peyamber efendimizin soyundandır. 1781 (H. 1195) târihinde Siirt’in Tillo kasabasında vefât etti. Hocası İsmâil Fakîrullah’ın yanına defnedildi. Kabri ziyaret mahallidir.
İbrâhim Hakkı küçük yaşta annesini kaybetti. Babası onu amcasına emânet edip, kendisi Tillo’daki ilim ve feyz menbâı, Allahü teâlânın evliyâsı, Kâdirî yolu büyüklerinden İsmâil Fakîrullah’ın dergâhına gitti. Dokuz yaşında, amcası Molla Ali Efendi tarafından babasının isteği üzerine Tillo’ya götürüldü. İbrâhim Hakkı, babasına kavuşmasını şöyle anlatır: “Bir ikindi vakti Tillo’ya girdik. Dergâha vardığımızda babam ile hocası namaz kılıyorlardı. İsmâil Fakîrullah’ı görünce, heybet ve olgunluğuna hayran kaldım. Gönlümü ona kaptırdım. Babam beni odasına götürdü. Şefkat ile terbiye etmeye başladı.”
İbrâhim Hakkı ilk tahsilini babasında yaptı. Tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zahirî ilim dallarında yetişti. Baba dostu Molla Muhammed Sıhrânî’den astronomi, matematik ve diğer fen bilgilerini öğrendi. İsmâil Fakîrullah’ın (rahmetullahi aleyh) teveccüh ve iltifatına kavuşup manevî terbiyesine girdi.
İbrâhim Hakkı, babası vefât edince hocasının emriyle Erzurum’a gitti. Amcalarının da teşvîkleriyle sekiz sene ilim tahsîl etti. Erzurum müftîsi Hâzık Muhammed’den okudu. Yirmi beş yaşında tahsilini tamamlayıp muhabbet ateşiyle yandığı hocası İsmâil Fakîrullah’ın huzuruna döndü.
Tillo’da hocasının büyük oğlu Abdülkâdir Efendi’nin kızı Fâtımâ Azîze hanımefendi ile evlendi. Hocasına akraba oldu. Tillo’da on beş sene hocasına hizmet ile şereflenip icazet aldı. Hocası; “Molla İbrâhim! Ben babamdan, o da dedemden bütün ilimleri okutmaya me’zunuz. Din ilimlerini öğretmeye seni me’zun kıldım” demiştir. 1738’de Hicaz’a gidip hac yaptı. 1752’de İstanbul’a gitti. Sultan birinci Mahmûd Han tarafından davet edildi. Saray kütüphânesinde çalışmalar yaptı. Bir sene sonra telebe yetiştirmek için Abdurrahmân Gâzi dergâhına tâyin edilerek Erzurum’a geldi. 1755 senesinde tekrar İstanbul’a gitti. Sarayda dîvân kâtibi Ali Efendi başta olmak üzere pek çok kimselerle dost oldu. Sultan üçüncü Mustafa Han zamanında da Abdurrahmân Gâzi Dergâhı’nın berâtı yenilendi.
İbrâhim Hakkı hazretleri, 1764 târihinden sonra hocası İsmâil Fakîrullah’ın dergâhına yerleşip vefâtına kadar talebe yetiştirmek ve eser yazmakla meşgul oldu. Ömrünün sonlarında vasiyyetnâmesini yazdı. Sık sık hastalanması sebebiyle bizzat kendisi kitap yazmak ile uğraşamıyordu. Ancak yazdırmak suretiyle kalan ömrünü bereketlendirmek istediğinden, oğulları kâtipliğini yaptılar. Oğulları, İsmâil Fehim ve Muhammed Şâkir’dir. Kızları ise, Âişe ve Hanîfe hâtûndur.
İbrâhim Hakkı hazretleri tefsîr, hadîs, fıkıh gibi naklî ilimler yanında aklî ilimlerde de zamanın bir tanesi idi. Biyoloji, fizik, kimya, matematik ve astronomiye kadar, devrindeki bütün ilimlerle meşgul olmuş, ayın hareketlerini incelemiş, arz küresinin enlem ve boylamlarını belirtmiştir. Canlılar hakkında çeşitli teorilerileri süren Fransız doktoru Lemarc, İngiliz Ch. Darwin, Hollandalı Hügo de Vires gibi batılı ilim adamlarından çok önce canlılar hakkında, en basitinden en mükemmeli olan insana kadar düzgün bir tekâmül olduğunu yazmıştır. Bu konuyu ele alırken tekâmülde, arada görülen belli noktaları, husûsî özellikleri ve herbirinin hududlarını tesbit etmiş, canlıların hepsinin ayrı ayrı cinsler olduğunu ayrıca belirtmiştir.
Hayâtında hiç bir zaman okumayı ve okutmayı elden bırakmamış, ideâl insan tipi olarak arif insanı göstermiştir. Kendisi de bu ölçü içinde kalmıştır.
İbrâhim Hakkı hazretleri aynı zamanda hak âşığı şâir bir zât olup hikmetli şiirler söylemiştir.
Eserlerinden bâzıları şunlardır: 1- Tecvid kitabı: ilk yazdığı eseridir. 2-Tertîb-ül-ulûm, 3-Dîvân (İlâhînâme): Eserinde bir yılın günleri sayısınca gazel yazmıştır. 4- Mârifetnâme: Hasankale’de iken yazmaya başlamış, 1756 senesinde tamamlamıştır.
Kâinatın yaratılışını, bu yaratmanın dayandığı incelikleri, âlemleri birinci ana bölümde; tıb ilmini ve insan vücûdunu ikinci ana bölümde; insanın insan olarak ne yapması gerektiğini ve onun yücelmesini üçüncü ana bölümde; âdâb-ı muaşereti son bölümde işlemiştir. Eserin çeşitli yer ve zamanlarda baskıları yapılmış, Farsça ve Fransızca’ya tercüme edilmiştir.
5- İrfâniyye; Farsça olup bir hadîs-i şerif açıklanmaktadır. 6- İnsâniyye;Arapça olup içinde hocası Fakîrullah için yazdığı sekiz kasîde mevcuttur. Tasavvuf ilmi anlatılmaktadır. 7- Mecmu’at-ül-Me’ânî, 8- Lübb-ül-ulûm,9- Vuslat-nâme, 10- Türkçe-Arapça-Farsça sözlük. 11- Seâdetnâme,12- Vaslnâme, 13- Şükürnâme, 15- Meşârik, 15- Sefîne-i Nûh, 16-Kenz-ül Fütûh, 17- Defînet-ür-Rûh 18- Rûh-üş-şüyûh, 19- Ülfet-ül-Enâm, 20- Mahzen-ül-esrâr ve diğerleridir.
İbrâhim Hakkı hazretlerinin hikmetli sözlerinden bâzıları şunlardır:
Dil küçüktür, cürümü büyüktür.
Kalb bir reistir. Eğer o temiz olursa, maiyeti, bütün organlar ona itaat ederek temiz olurlar.
Bilmiyorum demek ilmin yarısıdır.
Güzel sözler, güleç yüzler, tatlı diller gönüllerde azîzdir.
İnsanın başına belâ getiren üç şey vardır: Şakalaşmak, alay etmek, saçma ve beyhude konuşmak.
Konuşma insanın terâzisidir. Fazlası ziyan, azı vakardır.
Dilini tutmayan gerçek îmânı bulamaz.
“Hak, şerleri hayr eyler,
Zannetmeki gayr eyler,
Ârif ânı seyr eyler,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Sen Hakka tevekkül kıl,
Tefviz et ve rahat bul,
Sabr eyle ve razı ol,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Kalbin ana berk eyle,
Tedbîrini terk eyle,
Takdirini derk eyle,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Hallâku Rahim oldur,
Rezzâku Kerîm oldur,
Fe’âl-ü Hakim oldur,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Bil kâdıy-ı hâcâtı
Kıl ana münâcâti,
Terk eyle mürâdâtı,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Bir iş üstüne düşme,
Olduysa inâd etme,
Haktandır o, red etme,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Hep işleri fâyıktır,
Birbirine lâyıktır,
Neylerse, muvafıktır,
Mevlâ görelim neyler,
Neyferse, güzel eyler...
Deme şu niçin şöyle.
Bir nicedir ol öyle,
Bak sonuna, sabr eyle,
Mevlâ görelim neyler,
Ney terse, güzel eyler...
Hiç kimseye hor bakma,
incitme, gönül yıkma,
Sen nefsine yan çıkma,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Hoş sabr-ı cemîlimdir,
Takdiri kefilimdir,
Allah ki vekîlimdir,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Her dilde O’nun adı,
Her canda O’nun yâdı,
Her kuladır imdadı,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Her dem onu zikreyle,
Zeyrekliği koy şöyle,
Hayrân-ı Hak ol, söyle,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Her sözde nasîhat var,
Her nesnede zîynet var,
Her işte ganîmet var,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Her söyleyeni dinle,
Ol söyleteni anla,
Hoş eyle, kabûl canla,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Vallahi güzel etmiş,
Billahi güzel etmiş,
Tallahi güzel etmiş,
Allah görelim netmiş,
Netmişse güzel etmiş...

KIZMAYINIZ!

İbrâhim Hakkı hazretleri bir din kardeşine yazdığı vasiyyet mektubunda özetle şöyle demektedir:
“Allah sevgisini tadabilmen için ilk vasiyyetim, Allah’tan korkmandır. Allahü teâlânın sana kâfi gelmesi için, O’na tevekkül eyle. Her işini Allahü teâlâya ısmarlamanı vasiyyet ederim. Hayvanı sıfatlardan kurtulman ve iyi sıfatlarla sıfatlanabilmen için, insanların eziyetlerine sabretmeni vasiyyet ederim. Kızmayınız. Allah’ın kullarına af ile muamele ediniz. Böylece Allahü teâlânın affının zevkini bulunuz. Ayıpları örtünüz, her mahlûka şefkatli olunuz ki, Allahü teâlâ da sizin aybınızı örtsün ve size merhamet etsin. Allahü teâlâya yönelmekten ve O’nunla huzurda olmaktan sizi alıkoyan Allah’ı unutmuş kimselerden uzak olunuz. Her hâlde, sırf Allah için sıdk ve hâlis niyet üzere olunuz ki, nefsin arzularına bakmıyasınız. Hakk’ın nazarından düşmemek için, halka nazarı kesiniz. Sözde, işte, zahirde, bâtında, Habîbullah’a sallallahü aleyhi ve sellem uyunuz. Uyunuz ki, Allah sizi sevsin. Uyunuz ki, size hidâyet versin”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Mârifetnâme; sh. 561
 2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-16, sh. 362
 3) Rehber Ansiklopedisi; cild-8, sh. 43
 4) Kâmûs-ül-a’lâm; cild-1, sh. 567
 5) İbrâhim Hakkı Erzurûmî (Âmil Çelebioğlu, Ankara-1989)
 6) Büyük Türk Klasikleri; cild-7, sh. 226
 7) Hâtimet-ül-eş’âr (Fatin Efendi, İstanbul 1271); sh. 63
 8) Resimli Türk Edebiyatı; sh. 796