7 Kasım 2018 Çarşamba

MALKOÇOĞULLARI


Osmanlılar zamanında hizmetleri ve kahramanlıklarıyla meşhur akıncı ailesi. Malkoçoğullarının merkezi Silistre’dir. Yıldırım Bâyezîd, Fâtih Sultan Mehmed, sultan İkinci Bâyezîd ve Yavuz Sultan Selîm Han zamanlarında önemli hizmet ve kahramanlıkları görülen bu ailenin atası Malkoç Mustafa Bey’dir. Turhan Beyoğulları, Mihaloğulları ve Evrenosoğulları gibi, Rumeli’ye sefer yapan ve akınlar düzenleyen Malkoçoğulları, kısa zamanda ün kazandılar. Yıldırım Bâyezîd Han, şehzâdesi Çelebi Süleymân’ın yerine Malkoçoğlu Mustafa Bey’i Sivas vâliliğine tâyin etti. 1402’de Tîmûr Han’ın Anadolu’ya düzenlediği sefer sırasında Sivas’ı on sekiz gün savunan Malkoç Mustafa Bey sonunda kaleyi teslim etti. Fakat Tîmûr Han’ın askerleri tarafından şehîd edildi. Malkoç Mustafa Bey’in oğlu Bâli Bey sayesinde, ailenin ünü Fâtih Sultan Mehmed Han ve sultan İkinci Bâyezîd Han zamanında da devam etti.
Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından 1456’da Eflak prensliğine tâyin edilen ve Kazıklı Voyvoda olarak bilinen Vlad, Pâdişâha bağlı kalacağına dâir söz vermesine rağmen, sözünde durmayarak Osmanlılar aleyhine Macarlarla anlaştı. Fâtih Sultan Mehmed Han’ın Trabzon seferini fırsat bilerek, Tuna’yı geçti ve Bulgaristan topraklarını yağmaladı. Daha sonraki bir zamanda da Tuna kenarında bulunan Osmanlı kuvvetleri üzerine baskın düzenleyerek, kumandanlarından Yûnus Bey’i şehîd, Hamza Bey’i de esir aldı. Daha sonra da Hamza Bey’i şehîd ederek başını Macar kralına gönderdi. Aldığı esirlerin hepsini kazıklattıktan sonra, Osmanlılara âid bir takım şehir ve kasabaları tahrîb etti. 25.000 esir alarak memleketine döndü.
Hamza Bey’in ve bir çok Türk’ün pek vahşice şehîd edildiğini haber alan Fâtih Sultan Mehmed Han, Vlad’ın üzerine yürümeye karar verdi. 1462 baharında Vidin’e kadar nehir yolu ile geldi. Fakat Kazıklı Voyvoda’ya tesadüf edemedi. Bunun üzerine Evrenosoğlu Ali Bey’in oğlu Ali Bey’i Eflak içlerine akına me’mur etti. Kazıklı Voyvoda Osmanlı akıncılarını vurmak üzere kuvvetler gönderdi. Mahmûd Paşa tarafından muhârebe düzenine sokulan ve sağ kanatta Malkoçoğlu Bâli Bey’e bağlı birliklerin de yer aldığı akıncı kuvvetleri, ağaçlıklar altından birdenbire ortaya çıkarak Eflaklıları bozguna uğrattı. Yapılan muhârebede, yedi bin kişi olduğu tahmin edilen bu kuvvetlerin pek azı kurtulabildi. Daha sonra yapılan muhârebelerde Eflak tamamen Osmanlı hâkimiyetine girdi.
Fâtih Sultan Mehmed Han 1475’de Malkoçoğlu Bâli Bey’i Macaristan üzerine akına gönderdi. Semendire ve civarının muhafızı Malkoçoğlu’nun emrine kapu halkından iki bölük garip yiğit ile Rumeli beylerinden Hasan Beyoğlu Îsâ Bey de gönderildi. Malkoçoğlu Semendire civarından Tuna’yı geçerek, Szerem ovasına yâni Tuna ile Sava arasındaki zengin bölgeye girerek akınlar düzenledi. Geri dönecekleri sırada yolları üzerinde Macar kuvvetlerinin toplandığını duydu. On bin kişi kadar olan Macar kuvvetleri, Türk akıncı kuvvetlerinin yorulmasını bekliyorlardı. Kendi yolları üzerinde Macar kuvvetlerinin toplandığını anlayan Malkoçoğlu harbe girmekte tereddüd etmedi. Akıncıların bir kısmı Malkoçoğlu Bâli Bey’in idaresi altında pusuya girerken diğer kısmı Hasan Beyoğlu Îsâ Bey’in idaresinde harbe atıldılar. Fakat savaş Türklerin aleyhine bir hâl aldı. Hattâ savaşa kumanda eden Hasan Beyoğlu Îsâ Bey atından düşürüldü, Îsâ Bey tam bu anda; “Hay Bâli! Hay Bâli!” diye haykırdı. Bu sesi duyan Malkoçoğlu Bâli Bey kuvvetleri pusudan fırlayarak Macarları beklemedikleri anda bozguna uğrattılar. Fâtih Sultan Mehmed Han’ın 1478’deki İşkodra seferine katılan ve Venedik dolaylarına akınlarda bulunan Malkoçoğlu Bâli Bey, 1479’daki Macaristan seferinde kahramanlıklar gösterdi ve önemli hizmetlerde bulundu.
Sultan İkinci Bâyezîd Han zamanında Kili ve Akkerman alınmış, Osmanlılar Boğdan prensliğiyle Karadeniz arasına girerek, Boğdan’ın deniz yolunu kapamışlar, bu sebeple prensliğin ekonomik varlığı tehlikeye düşmüştü. Boğdanlılar bu iki kalenin geri alınmasını düşündüler. Kalenin zabtından sonra, Akkerman’da kalmış olan bâzı Boğdanlılar, Boğdan prensine haber gönderip, onu kalenin alınması için davet ettiler. Boğdanlılar, kale muhafızlarının gafletinden istifâde ile ipler takarak bir kısmı kaleye çıktı. Bir kısmı da iplerin üzerinde iken muhafızlar haber alarak kaleye girenleri yakalayıp, diğerlerinin de iplerini kestiler. Boğdan beyinin bu hareketi üzerine Rumeli beylerbeyi Hadım Ali Paşa’ya Boğdan seferine çıkması emredildi. Hadım Ali Paşa 1485 Eylül’ünde Boğdan’a girdi. Boğdan prensi ise mukavemet edemeyeceğini anlayarak hem yardım istemek hem de hayâtını kurtarmak için Lehistan kralı Kazimir’in yanına gitti. Hadım Ali Paşa kuvvetleri döndükten sonra memleketine varan Boğdan prensi, 1486’da Kili ve Akkerman taraflarına tekrar taarruz etti.
Bunun üzerine akıncı kumandanı ve Silistre sancakbeyi Malkoçoğlu Bâli Bey, Boğdan harekâtına me’mur edildi. Malkoçoğlu Bâli Bey’in Boğdan’a girmesi üzerine Boğdan prensi Stefan Çel Mare, Leh ve Macar krallarından yardım istedi. Onlar da birtakım yardımcı kuvvet gönderdiler. Prut nehri üzerine köprü kuran Malkoçoğlu Bâli Bey, kendi akıncılarıyle orada durup tımarlı sipâhî kuvvetlerini ileri gönderdi. Bu sırada düşman gözcü kuvvetleri, Malkoçoğlu üzerine baskın yaptıysa da hiç telaş göstermeyen bu tecrübeli kumandan, bir taraftan hücumlara karşılık verdi, diğer taraftan da bir kısım kuvvetlerini bayrakları ve mızraklariyle beraber pusuya yatırarak yanındaki az askerle bir müddet çarpıştı. Sonunda, pusudaki askerlerini birdenbire çıkararak, yeni kuvvet geldi zannıyla düşmanın maneviyâtını sarsıp, onları bozguna uğrattı ve bir hayli ganîmet topladı. Boğdan prensi Stefan Çel Mare, Osmanlılarla başa çıkamıyacağını anlayınca; dört bin altın vergi vermek suretiyle Osmanlı hâkimiyetine girdi.
Lehistan kralı Jan Albert, Osmanlı himayesinde bulunan Boğdan üzerine 1497 senesinde taarruz etti. Osmanlı hükümeti daha önce Lehlilerle imzalanmış andlaşmanın hükmü kalmadığını ileri sürerek Silistre sancakbeyi ve akıncıbeyi Malkoçoğlu Bâli Bey’i 1498 senesi ilkbaharında kırk bin kişilik bir kuvvetle Lehistan’a yolladı. Malkoçoğlu’nun idaresindeki Osmanlı kuvvetleri, Turla yâni Dinyester suyunu nehir gemileri üzerine kurdukları köprüden geçerek Lehistan’a girdiler. Bâli Bey büyük oğlu Ali Bey’i askerine ardçı ve küçük oğlu Tur Ali Bey’i de öncü yaparak Leh topraklarında ilerledi. Dinyester üzerindeki Karkova veya Sorukhisarı daha içeride Dreşni, Glagori, Cinanca, Gelebanya ile Leh kralının sayfiyesi olan Braklav kalelerini fethetti. Muhkem bir kale olan Radimin hisarı alınamadı. Bâli Bey burada kalarak, oğlu Tur Ali Bey ile Yahyâpaşazade bâzı yerleri ele geçirdikten sonra geri döndüler. Hasan Voyvoda ismindeki bir akıncı beyi de, bir günlük yere akın yaptıktan sonra, bir çok ganimetle geri döndü.
Bu sırada düşman, Dinyester nehri üzerindeki köprüyü yıkmış, köprüden sonra geçilecek olan dar derbendi (vadiyi) tahkim etmiş ve Bâli Bey’in dönüş yolunu kapatmıştı. Mevsimin ilerlemesi sebebiyle geri dönmeye hazırlanan ve köprünün yıkıldığını haber alan Bâli Bey, Hasan Voyvoda’yı gönderip Dinyester nehri üzerine yeni bir köprü kurdurdu. Köprü geçildikten sonra iki gün içinde cereyan eden çarpışmalar neticesinde, derbend zapt olunarak, asker orayı selâmetle geçti. Daha sonra, bâzı zor durumları da tecrübesi ve cesaretiyle aşan Bâli Bey, Akkerman yoluyla huduttan içeri girdi. Bu sefer de pek çok ganimet elde edilmiş, sefer esnasında hizmet ve sadâkat gösteren Boğdan voyvodası Stefan Çel Mare, samur kürklü hil’at, beylerbeyliği rütbesi ile iki tuğla sancak ve bir de başına giymek üzere yeniçeri orta kumandanlarının serpuşu olan ve kuka denilen tüylü serpuş ile taltif olundu.
Yavuz Sultan Selim Han’ın Çaldıran (İran) seferine katılan Malkoçoğlu Bâli Bey’in iki oğlu Ali ve Tur Ali beyler önemli kahramanlıklar gösterdiler. Bâli Bey’in küçük oğlu Silistre beyi Tur Ali Bey, muhârebe esnasında bizzat Şâh İsmâil tarafından şehîd edildi. Sofya sancak beyi olan Ali Bey de bu muhârebede şehîd düştü.
Malkoçoğulları sülâlesinin son nesillerinden en önemlisi Yavuz ünvânıyla tanınan Malkoçoğlu Ali Paşa’dır. 1603’de Yemişçi Hasan Paşa’nın yerine sadrâzamlığa getirildi. Mısır’da bulunan Malkoçoğlu Ali Paşa, kırk günde İstanbul’a gelip vazîfesine başladı. İlk iş olarak İran mes’elesini ele aldı. O sırada kaptanpaşa olan Cağalzâde Sinân Paşa’yı kaptanpaşalığı üzerinde kalmak üzere serdârlığa tâyin ederek, İran üzerine yolladı. Ertesi sene de kendisi, ordunun başında serdâr olarak Macaristan seferine çıktı. Sofya’ya ulaşıldığı sırada sağlığı bozulmaya başladı. Belgrad’a vardıktan dört-beş gün sonra vefât etti. Böylece Malkoçoğlu sülâlesinin şöhreti de son buldu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Münşeât-üs-salâtîn; cild-1, sh. 41
2) Târihi Peçevî; cild-1, sh. 36
3) Fâtih’in Askeri Faaliyetleri; sh. 166, 186, 213
4) Osmanlı Târihi (Uzunçarşılı); cild-2, sh. 183, 268, 269
5) Tâc-üt-tevârih; cild-2, sh. 268
6) Osmanlı Devleti Târihi (Hammer); cild-4, sh. 302