7 Kasım 2018 Çarşamba

GALATASARAY SULTANİSİ


Osmanlılar zamanında batılı mânâda öğretim yapmak için lise seviyesinde açılan ilk okul.
1856 Şubatı’nda yayınlanan Islâhat fermanı ile Osmanlı Devleti, mâliye, bayındırlık ve eğitim gibi alanlarda bâzı müesseseleri düzelteceğini îlân etti. Fermanın esasları zâten Paris kongresinde tesbit edilmişti. Bundan dolayı da diğer devletler zaman zaman Bâb-ı âlîyi sıkıştırarak, andlaşma icaplarının yerine getirilmesini istiyorlardı. Fransa 22 Şubat 1867’de Bâb-ı âlîye bir muhtıra vererek, Islâhat fermanındaki hususların yerine getirilmesini istedi. Eğitim sahasında; hıristiyanların açtığı okullara yardım edilmesi, bâzı illerde okul açıp buralara hıristiyan çocuklarının alınması, İslâm ve hıristiyan çocuklarının bir arada devam edeceği üniversite kurulması, ilkokullar için öğretmen yetiştirilmesi, çeşitli meslek okullarının açılması, umûmî kütüphâneler kurulması bu istekleri arasındaydı. Bunun üzerine sadrâzam Âlî Paşa ve hâriciye nâzırı Fuâd Paşa ile Fransa büyükelçisi M. Bouree arasında İstanbul’da öğretim dili Fransızca olan bir lise açılması kararlaştırıldı. Açılış hazırlıkları tamamlanan bu lisenin açılış ve isminin Sultanî olması hususunda pâdişâh irâdesi alındı. Fransız büyükelçisi bu memnuniyetini, Fransız hâriciye nâzırına yazdığı mektubda; “Yeni lise her sınıf ve dinden talebe kabul edecektir. Fakîr aileden olup hakîkî bir zihnî kabiliyet gösteren talebe için burslar tahsis olunmuştur. Tahsil, icâbına göre, beş veya altı sene sürecektir. Şimdiden okula, müslüman, ermeni, katolik, rum, mûsevî ve bulgar olmak üzere 300 talebe kayıt için müracaat etti” şeklinde beyân etmiştir.
Kuruluş gayesi; batılı metodlara göre eğitim yapmak, batı, özellikle Fransız kültürünü yaymak ve azınlıklara mahsûs talebeyi aynı çatı altında toplamak olarak özetlenebilen Galatasaray Sultanîsi, 1 Eylül 1868’de öğretime açıldı. Galatasaray Sultanîsi’ne ilk müdür olarak da Fransa tebeasından M. de Salve tâyin edildi. Okulun müdürlüğünü yapanlar arasında ünlü masonlardan Ali Süâvî ve sultan İkinci Abdülhamîd Han’a suikast yapan ermeni Edard Jorris’i medheden Tevfik Fikret de vardı. Öğretime başlayan Sultânî’ye; müslüman, gregoryen, ermeni, rum, mûsevî, bulgar, latin katolik, ermeni katolik talebe kaydedildi. Galatasaray Sultânîsi’nin açılışına içeriden ve dışarıdan tepkiler oldu. Papa 9. Pier ve ermeni katolik patriği, hıristiyanların çocuklarını bu okula vermemesini emretti. Londra’da Nâmık Kemâl’in idaresindeki Hürriyet gazetesi mektep aleyhinde şiddetli yayınlar yaptı. Şeyhülislâm ve diğer nâzırlardan bâzıları da mektebin açılışına karşı çıktılar. Bir kısım İstanbul basını da aleyhde neşriyatta bulundu. Bütün bunlara rağmen 341 öğrenciyle öğretime başlayan Sultânî’nin öğrenci mevcudu sene sonunda 530’a, bir yıl sonra da 640’a yükseldi. Talebesinin üçte biri Türk olan Galatasaray Sultanîsi, ilk zamanlar beş sınıflı lise kısmıyla öğretime başladı. Daha sonra ilk ve orta kısımları da ilâve edilerek on iki seneye çıkarıldı. Yatılı ve gündüzlü olan Sultânî’de dersler Türkçe ve Fransızca veriliyordu. Otuz kadar Fransız öğretmenin vazifelendirildiği okulda, Arabça ve Farsça yanında, İslâm târihi ve din dersleri de okutuluyordu. Türkçe ve Fransızca’dan imtihan veren talebeler, Mekteb-i Sultanî me’zunu olarak diploma alıyorlardı. Yalnız Türkçe veya yalnız Fransızca bölümünü bitirenlere ise, ehliyetname verilirdi.
Temelde; Avrupa, bilhassa Fransız kültürünü Osmanlı ülkesinde yaymak maksadıyla kurulan Sultâni’ye, Fransa imparatoru üçüncü Napolleon tarafından zengin bir kütüphâne hediye edildi. Türk kültürüne karşı batı kültürünün kalesi olarak kullanılan bu okula karşı, 1871’de sadrâzam Âlî Paşa’nın ölümü, bir de Fransa’nın Almanya karşısında mağlûb olarak itibârını kaybetmesi üzerine hücumlar alevlendi. Okul, 1873’de Gülhâne parkındaki tıbbiye binasına, aynı yılın Eylül ayında da Tıbbiye mektebi Galatasarayı’na taşındı. 1874’de sultan Abdülazîz Han’ın İradesiyle Galatasaray Üniversitesi’nin temeli atıldı ve üç yüksek okul daha ilâve edilerek Mekteb-i âliye-i Sultaniye adı verildi. 1875’de Sorbon Üniversitesi’nin ders programına ve yönetim sistemine göre düzenlenen fakültelerde de; dersler Fransızca ve Türkçe olarak veriliyordu. 1876’da yeniden eski binasına taşınan okulun adı, 1877’de Dâr-ül-Fünûn-ı Sultanî olarak değiştirildi ve fakülteleri, 1879’da ilk me’zunlarını verdi.
Batılı olma özentisi içinde olan ve devletin ileri kademelerinde bulunan me’murların batı kültürüne uyum sağlayabilmeleri için kurslar düzenlendi. Me’murların bu kurslara devam etmesi mecburî kılındı. 22 Şubat 1907’de çıkan bir yangında büyük hasar gören Galatasaray Sultanîsi, bugünkü şekliyle inşâ edilerek 1909’da yeniden öğretime açıldı. Okulun bir çok öğrencisi, Balkan savaşlarına katıldı. Birinci Dünyâ savaşında da me’zun olanlar askere alındı. Mütâreke yıllarında işgal kuvvetleri binayı karargâh yapmak istedilerse de mâni olundu.
Memleketimizde uzun yıllar batı kültürünün ve yaşayışının öncülüğünü yaparak, bu kültürün yerleşmesine çalışmış olan ve bu kültürü almış insanların yetişmesine sebeb olan Galatasaray Sultânîsi’nin ismi, Cumhuriyetin îlânından sonra Galatasaray Lisesi olarak değiştirildi. Kuruluşundan 1968 yılına kadar geçen yüz sene içinde, 4714 kişinin me’zun olduğu okul, hâlen lise seviyesinde öğretimini sürdürmektedir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Osmanlı Târih Deyimleri; cild-1, sh. 641
 2) Türkiye’de Meârif Târihi; cild-3, sh. 917
 3) Büyük Türkiye Târihi; cild-10, sh. 43
 4) Rehber Ansiklopedisi; cild-6, sh. 112