16 Mart 2018 Cuma

ANKARA SAVAŞI


Osmanlı sultânı Yıldırım Bâyezîd ile Tîmûr Han’ın 1402 senesinde Ankara’da yaptıkları muhârebe. Yıldırım Bâyezîd Han; Niğbolu zaferiyle Rumeli’de Osmanlı hâkimiyetini te’sis ettikten sonra, Anadolu’da birliği sağlamak için harekete geçti. Bu niyetle Aydın, Menteşe, Karaman ve İsfendıyaroğulları beyliklerine son verdi. Ancak bu beyliklerin başındaki beyler, Asya’da kuvvetli bir devlet kurup, batıya yönelen Tîmûr Han’a sığındılar. Aynı şekilde Tîmûr Han’ın hükümdarlığına son verdiği Karakoyunlu beyi Kara Yûsuf ile Tebriz hükümdarı Ahmed Bey de Yıldırım Bâyezîd’e sığınmış, Erzincan beyi Mutahharten de akrabalarını Yıldırım Bâyezîd’e göndererek yardım istemişdi. Tîmûr Han’a sığınan Anadolu beyleri, Osmanlı sultânı hakkında; Tîmûr Han’ın önünden kaçan beyler de Yıldırım Bâyezîd’e Tîmûr’la ilgili olmadık şeyler söyleyip kötüleyerek, her İki müslüman Türk hükümdarının arasını açtılar. İki taraf da karşılıklı kendilerine sığınanları müdâfaa ettiler. Tîmûr Han, Yıldırım Bâyezîd’e mektup göndererek kendisine sığınanların iadesini istedi. Bu mektuplarda her iki hükümdarın birbirlerine hakaret dolu sözlere yer verdikleri ilim adamları arasında kabul görmemektedir. Bu gün bilinen hakaret dolu mektupların sahte olduğu isbatlanmıstır. Yıldırım Bâyezîd, Tîmûr Han’ın isteğini kabul etmeyince savaş kaçınılmaz oldu.
Tîmûr Han, kuvvetli bir ordu ile, Anadolu içlerine doğru harekete geçti. Bunu haber alan Yıldırım Bâyezîd de, İstanbul kuşatmasını kaldırarak, kuvvetlerini Bursa’da toplamaya başladı. Bursa’dan hareket eden Osmanlı ordusu, iki koldan yürüyerek Ankara önüne geldi. Bu sırada Tîmûr Han Sivas’ı ele geçirmişdi. Onun, Sivas’da olduğunu haber alan Yıldırım Bâyezîd, ağırlıklarının bir kısmını Ankara’da bırakarak Akdağmadenî ve Kadışehri dağlık mıntıkasında mevzi almak istedi. İki ordunun öncü kuvvetleri Sivas ve Tokat bölgelerinde karşılaştılar ise de, Osmanlı sultânı Sivas ile Tokat arasındaki geçitleri tuttuğundan, burada muhârebe yapmayı kendisi için tehlikeli gören Tîmûr Han Kayseri’ye doğru yürüdü. Tîmûr Han, Bâyezîd’î kendisine doğru çekmek istediyse de duruma vâkıf olan Yıldırım Bâyezîd bu oyuna gelmedi ve yapacağı taarruzun zamanını bekledi.
Tîmûr Han, Kırşehir üzerinden hızla Ankara önlerine gelerek kaleyi kuşattı. Kale muhafızı Yâkûb Bey, kaleyi şiddetle müdâfaa etti. Tîmûr Han, Osmanlı ordusunun geleceğini tahmin ettiği yolu iyice tahkim etti. Osmanlı ordusu ise onun hiç beklemediği taraftan ve tahmininden çok erken Ankara önlerine geldi.
Osmanlı ordusunun merkezinde sultân Yıldırım Bâyezîd bulunuyordu. Yanında sadrâzam Çandarlızâde Ali Paşa, şehzâde Îsâ, Mustafa ve Mûsâ Çelebiler yer alıyordu. Sağ cenahta bulunan Anadolu birliklerine vezir Tîmûrtaş Paşa, sol cenahta yer alan Rumeli birliklerine şehzâde Süleymân Şah kumanda ediyordu. İhtiyat kuvvetlerinin başında da Şehzâde Mehmed Çelebi bulunuyordu. Sol cenahın ihtiyat kuvvetlerini, Sırbistan despotu ve Sultân’ın kayın biraderi Stefan Lazreviç’in kumandasında yirmi bine yakın zırhlı sırp askeri meydana getiriyordu. Merkez ihtiyatında Karakoyunlular, sağ cenahın ihtiyatında Kara tatarlar denilen Türkleşmiş Moğollar yer alıyordu. Ayrıca Süleymân Şah’ın kumandasında akıncı kuvvetleri de vardı. Osmanlı askerinin sayısı yetmiş binden fazla idi.
Tîmûr Han, ordusunun merkezinde yer almıştı. Torunu Muhammed Mirza, zırhlı ve atlı olan Mâverâünnehr askeri ile ihtiyatta idi. Diğer torunları Pir Muhammed ve İskender Mirza, Muhammed Mirza’nın yanında yer alıyorlardı. Sağ cenaha üçüncü oğlu Mîranşah, sol cenaha ise dördüncü oğlu Şahruh Mirza kumanda ediyordu. Zırhlı otuz iki fil, ordunun önünde dizilmişti. İkiye ayrılmış olan merkez kuvvetlerin sağ tarafına Tîmûr Han’ın ikinci oğlu Ömer Şeyh Mirza, sol tarafına ise Emir Celâl İslâm kumanda ediyordu. Akkoyunlu sultânı Osman Bey ile Emîr Cihân Şah’ın tümenleri sağ cenahın önünde yeralmıştı. Mutahharten Bey, Karamanoğlu, Aydınoğlu, Menteşeoğlu, Germiyanoğlu, Saruhanoğlu ve Candaroğlu, sağ cenahta yer almışlardı. Çağatay sultânı Mahmûd Han, Timur’un yanında idi.
Muhârebe günü sabah namazından sonra Yıldırım Bâyezîd, askerlerine veciz bir hitabede bulundu. Fakat karşı taraf da sünnî müslüman ve Türk olduğu için, askerin, hıristiyan ordularına karşı gösterdiği başarıyı gösteremiyeceği ortada idi.
İki ordu, Ankara’nın kuzey doğusundaki Çubuk ovasında 28 Temmuz 1402 târihinde karşılaştı. Burada, o devrin en büyük kumandanlarından ikisi arasında târihin en büyük savaşlarından biri oldu. Fil görmemiş Osmanlı atları ürktü. Osmanlı ordusundaki Kara tatarların aniden Tîmûr tarafına geçip, Rumeli sipahilerinin arkasından ok atmaya başlamaları, Osmanlının taarruz gücünü kırdı. Bu sırada Osmanlı ordusundaki Karaman, Candar, Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhanlı sipahileri karşı tarafta bayrak açmış olan beylerini görünce, Tîmûr Han’ın tarafına geçtiler. Yıldırım Bâyezîd’in yanında az bir asker kaldı. Osmanlı ordusunun bir kısmı geri çekildi. Kara Tîmûrtaş ve Fîruz paşalar, birlikleri tamamen bozuluncaya kadar dayandılar. Yıldırım Bâyezîd gün batarken üç bin kişi ile Çataltepe’de muhârebeye devam ediyordu. Burada süren üç saatlik vuruşmadan sonra mağlûbiyeti anlayınca etrafındaki askerleri yararak kurtulmak istedi. Yıldırım Bâyezîd’in atı yaralanınca oğlu ile beraber Çağatay hanı sultan Mahmûd Han’ın kumanda ettiği birlik tarafından esir alındı.
Tîmûr Han kendisini iyi karşıladı ve tesellide bulundu. Bir Osmanlı pâdişâhına yaraşır şekilde, izzet ve ikrâmda bulundu. Timur’un, Yıldırım Bâyezîd’e iyi davranmadığı iddiaları uydurmadır. Ancak esaret zilletini çekemeyen Yıldırım Bâyezîd Han, kederinden ve nefes darlığından kırk dört yaşında vefât etti. Tîmûr Han ölüm haberini alınca; “Yazık oldu, büyük bir mücâhid kaybettik” demekten kendini atamadı.
Ankara savaşı ortaçağın en büyük meydan muhârebesidir. İki yüz binden fazla Türk askeri birbiri ile savaşmıştır. Anadolu topraklarında iki müslüman devlet arasında yapılmış olan büyük meydan muhârebelerindendir. Ankara savaşının önemli neticeleri arasında; Anadolu-Türk birliğinin parçalanması, Bizans ve İstanbul fethinin elli yıl daha uzaması ve Osmanlı Devleti’nin gelişmesinin en azından yarım asırdan daha fazla gecikmesi sayılabilir.
Tîmûr Han, Ankara savaşında kırk bine yakın zâyiât vermiştir. Hâlbuki o bu muhârebeye kadar altı binden fazla kayıp vermemişti. Buna Osmanlı ordusundaki sevk ve idarenin mükemmeliyeti sebeb olmuştur. Bâzı tarihçiler, Yıldırım Bâyezîd ile harb ettiği için Tîmûr Han’ı haksız olarak kötülemekte, harp sahasında olanları, zulüm ve ortalığı kana boyamak şeklinde bildirmektedir. Hâlbuki bunun iki devlet arasında bir hâkimiyet savaşı olduğu unutulmamalı, bu savaş tarafsız ele alınıp değerlendirilmelidir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Kosova Zaferi-Ankara hezimeti;(Fâtıma Aliyye, İstanbul-1331)
 2) Kitâb-ı Cihân-nümâ (Neşri); cild-1, sh. 349
 3) Bezm u Rezm (Azîz bin Erdeşîr Esterâbâdî, İstanbul-1928)
 4) Acâib-ü’l-makdûr (İbn-i Arabşah, Kahire-1385); sh. 69
 5) Zafernâme (Serâfeddîn Ali Yezdi, Tahran-1336); cild-1, sh. 407
 6) Timur’un Ankara Savaşı (1402) Fetihnamesi (İsmâil Aka, Belgeler Dergisi, sayı-15, 1986)
 7) Münşeât, (Sarı Abdullah Efendi; Es’at Efendi Kütüphânesi, No: 3333); vr. 15
 8) Esnâd ü nâmehâ-yı Târihî (Müeyyed Sabiti, Tahran-1346); sh. 331
 9) History of The Ottoman Empire And Modern Turkey (S. Shaw; London-1976); cild-1, sh. 34
10) Osmanlı Târihi (Uzunçarşılı); cild-1, sh. 245
11) Büyük Türkiye Târihi; cild-2, sh. 338
12) Îahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-1, sh. 127
13) Osmanlı Devleti Târihi (Hammer); cild-2, sh. 309
14) Rehber Ansiklopedisi; cild-1, sh. 299