13 Ağustos 2015 Perşembe

KÜTÜPHANE


Araştırma, müracaat ve okumak için kitap ve benzeri materyallerin toplandığı, saklandığı ve okuyucunun istifâdesine sunulduğu yer. Kütüphâne; Arapça kütüb (kitablar) ve Farsça hâne (ev) kelimelerinden meydana gelmiş bir birleşik isimdir.
Kütüphânelerin İslâm târihinde büyük önemi vardır. En son ve en mükemmel din olan İslâmiyet ilme ve âlime çok ehemmiyet vermiştir. Zümer sûresi 9. âyetinde meâlen; “De ki; hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”ve Nahl sûresi 43. âyetinde meâlen; “Şayet bilmiyorsanız, ilim ehline sorunuz” buyrulmak suretiyle ilim sahiplerinin ve ilim öğrenmenin ehemmiyeti bildirilmiştir. Peygamber efendimiz de; “İlim ve hikmet, mü’minin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın” ve “İlmi beşikten mezara kadar tahsil ediniz” ve “İlmi yazarak kayd ediniz”buyurmak suretiyle ilim öğrenmenin ehemmiyetini bildirmiş, ilmin yazmak suretiyle muhafaza edileceğine işaret buyurmuştur.
Aklî ve naklî ilimlerin yazılmasıyla ortaya çıkan binlerce kitabın korunması ve bilgilerin gelecek nesillere aktarılması için kütüphânelere ihtiyâç duyuldu. İslâm târihinde ilk kütüphâne hazret-i Muâviye zamanında kuruldu ve bu kütüphâneye hâfız-ı kütüb olarak, Hâlid bin Yezîd ilk me’mur tâyin edildi. Abbasî Devleti zamanında ilmî çalışmalara, dînî ilimler yanında, geometri, astronomi, tıb, kimya, târih ve coğrafya ilimleri de eklendi ve kütüphâneler daha sistemli ve umûmî hâle getirildi. İlme ve âlimlere son derece hürmetli olan Abbasî halîfesi Hârûn Reşîd, Beyt-ül-hikme adındaki modern bir kütüphâne kurdu. Buraya, Sâhib-i beyt-il-hikme diye isimlendirilen bir müdür tâyin etti.
Endülüste’ki Emevî hükümdarları da kurdukları kütüphâneler ile Avrupa medeniyetine beşiklik ederek, Avrupa’da ilim ve tekniğin gelişmesine sebeb oldular. Kaynakların bildirdiğine göre, o zaman Endülüs kütüphânelerinde 400.000 cild kitab bulunuyordu.
Karahanlılar, Harezmşahlar, Gazneliler ve Selçuklular dönemlerinde, Türkistan ve Mâverâünnehr’de kütüphâneler kurulmuş, buralara âlimler ve devlet adamları tarafından binlerce cild kitab vakfedilmiştir. Selçuklular zamanında bilhassa Anadolu’da Âmid (Diyarbakır)’daki Ulu Câmii bitişiğinde kurulan kütüphâne, zamanın en meşhur kütüphânelerinden biri idi. Bu kütüphânede hicrî altıncı asırda bir milyon kırk bin cild kitap mevcûd olduğunu o devir tarihçilerinden öğrenmekteyiz.
Osmanlıların önem verdikleri ilim ve kültür müesseselerinden biri de kütüphâneler olmuştur. Hükümdarlar, devlet adamları ve halk tarafından çeşitli devirlerde pek çok kütüphâne kuruldu. İlim mîrâsı sonraki nesillere intikâl ettirildi. Sultan İkinci Murâd Han, Edirne’de dört ayrı kütüphâne kurdurdu. Fâtih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u feth ettikten sonra, çeşitli îmâr faaliyetleri yanında önemli kütüphâneler yaptırdı. Fâtih ve Eyyûb Sultan Câmii kütüphâneleri bunlardan olup, buralara ikişer bin kadar kitab vakfetti. Sarayda kurduğu kütüphâne kendisinden sonraki sultanlar zamanında zenginleştirildi. Fâtih Sultan Mehmed Han’ın yalnız kendisi ve saray için değil halk için açtığı bu kütüphâneleri de önemlidir. Türkçe vakfiyesinde; “Câmi-i şerifin garbisinde (batısında) bir buka-i latife (hoş bir bina) dâhi inşâ buyurdular tâ ki medârise-i şerîfelerinde (medreselerde) ifâde-i ulûm eden müderrisin (ders veren müderrisler) ve iktibâs-ı ulûm-ı âliye (yüksek ilimleri tahsil) eden tâlibîn-i müstaiddîn (kabiliyetli talebeler) belki ulemâ-yı mütehassisin vesâir muhtâcîn için vakıf buyurdukları kitaplar için mahzen olan (kütüphâne olan) yer” denmektedir.
Osmanlı sultanlarında kitaba gösterilen hürmet ve îtinâ her türlü tarifin üzerindeydi. Edirne’den İstanbul’a Allâme Bedreddîn Aynî’nin İkd-ül-cumân adlı târihinin getirilmesi için bizzat pâdişâh sultan üçüncü Ahmed Han hatt-ı hümâyûn yazdı. Hatt-ı hümâyûnunda, kitabın, kışın rutubetinden müteessir olmaması (zarar görmemesi) için iki-üç kat muşambaya sarılmasını emrediyordu.
Topkapı Sarayı’ndaki ilk büyük kütüphâne binasını sultan üçüncü Ahmed Han 1719 (H. 1131) târihinde yaptırdı. Arz odasının önündeki Havuz köşkünün yerinde yaptırılan kütüphâne binasının inşaâsına, hicrî 1719 (H. 1131) yılı Rebîulevvel ayının yirmi yedinci günü büyük bir merasimle başlandı. Kütüphânenin temeli, sultan üçüncü Ahmed’in atası sultan birinci Ahmed’in, Sultan Ahmed Câmii’nin temel atma merasiminde kullandığı altın kazma ile atıldı ve bina altı ay gibi kısa bir zamanda tamamlandı. Enderûn kütüphânesi adı ile de tanınan bu bina, Lâle devri mîmârî eserlerinin en güzel örneklerinden biridir. Rutubete karşı korunulması düşünülerek bodrum kat üzerine inşâ edilmiştir. Binanın girişi iki taraflı mermer merdivenle çıkılan bir sahanlıktadır. Kütüphâne binası yapılınca sarayın çeşitli dâirelerinden getirilen kitaplar, pâdişâhın vakıf mührü ile mühürlendikten sonra buraya konmuş ve sultan üçüncü Ahmed Han’ın düzenlettirdiği vakıfnameye göre Enderûn mensuplarının istifâdesine arz olunmuştur. Ayrıca kitaplığın bugüne örnek olacak derecede muntazam bir kayıt defteri tutulmuştur.
Bu gün 3.889 eserin kayıtlı olduğu kitaplıkta, Bizanslılardan kalma çoğu tek nüsha olan Yunan, Latin, Süryânî dillerinde yazılmış 144 kitap vardır. Ayrı sıra numarasıyla kayıtlı bulunan ve gayr-i İslâmî eserler olarak adlandırılan bu kitapların katalogu D. Adolf Deismann tarafından yayınlanmıştır.
Sultan birinci Mahmûd Han da 1742 yılında Ayasofya, Fâtih ve Nûruosmâniye kütüphânelerini yaptırarak, Galatasaray mektebi gibi ilim yerlerinde kütüphâneler kurmuş ve sarayda bulunan kitapları kısmen buralara vermiştir.
Eğitim ve imâr sahasında büyük faaliyetlerin görüldüğü sultan İkinci Abdülhamîd Han devrinde, kütüphânecilik bakımından yeni hizmetler getirildi. Başta İstanbul olmak üzere devletin diğer şehirlerinde gerek devlet, gerekse şahıslar tarafından pek çok yeni kütüphâneler kuruldu. Önceden mevcûd olan vakıf kütüphâneleri devam etmekle beraber kütüphâneler devlet kontrolü altına alındı. Maarif nâzırı Münif Paşa’nın teşebbüsü ile kütüphâneler idaresi hakkında bir talimatname düzenlendi. İlk olarak Bâyezîd umûmî kütüphânesi açıldığı gibi, millî kütüphâne teşkîli için çalışmalar yapıldı.
Sultan Abdülhamîd Han devrinde, eğitim politikasının neticesi olarak bir çok orta ve yüksek öğretim kurumlarının açılması, okul ve ihtisas kütüphânelerinin teşkilini gerektirdi. İdâdîlerde, meslek okullarında, okul kütüphâneleri kurulduğu gibi, Darülfünûn, Harbiye, Tıbbiye ve diğer yüksek okullarda ihtisas kütüphâneleri kurulup geliştirildi. Bu çeşit yüksek okul ve ihtisas kütüphânelerinde bilhassa fen ve teknik ilimlerle ilgili olanlar aynı zamanda yabancı dildeki eserlerle de zenginleştirildi. Abdülhamîd Han’ın irâdesi üzerine kütüphânelerin muntazam fihristleri hazırlanıp basıldı. On iki yıllık bir çalışma neticesi İstanbul’daki 63 kütüphânenin, 40 cilde yakın fihristi yapılıp basıldı. Ayrıca bâzı şehir kütüphânelerinin fihristleri de neşredildi.
Kütüphânecilikle ilgili çalışmalara gerekli hassasiyeti gösteren Abdülhamîd Han, Yıldız Sarayı’nda çok zengin ve iyi düzenlenmiş modern bir kütüphâne kurdurdu.
Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın emri ile İstanbul’dan başka, Osmanlı ülkelerindeki kütüphâneler tertîb ve tanzim edilerek fihristler düzenlendi. Mısır’daki dağınık kütüphâneler toplanarak Kâhire’deki bugünkü adıyla Dâr-ül-kütüb-ül-Mısriyye diye bilinen Hıdiv Kütüphânesi meydana getirildi ve binlerce eserin yok olması önlendi.
Topkapı Sarayı kütüphânelerindeki eserler Osmanlı sultanlarının ilme, âlime ve kitaba verdikleri değeri göstermesi bakımından çok önemlidir. Bugün saraydaki kütüphâneler, yeni kütüphâne ve buraya bağlı sultan üçüncü Ahmed Kütüphânesi’nden ibarettir.

Topkapı Sarayı’ndaki kitaplıklar şunlar idi:

Hazîne kitaplığı: Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan beri satın alınan, yazarı veya san’atkârı tarafından takdim edilerek hazînede saklanan eserlerle yabancı devletlerden hediye gönderilen, muhârebelerde ele geçirilen kıymetli eserlerden meydana gelmektedir. Hazîne kitaplığında 2.999 eser bulunmaktadır. Bu eserlerin 6.32’si batı dillerinde yazılmış olan basma kitaplardır.
Emânet hazînesi kitaplığı: Çeşitli mevzularda Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere 3.119 yazma eserin bulunduğu bu kitaplıktaki eserler, Yavuz Sultan Selîm tarafından yaptırılan Silâhdâr hazînesi veya Hasoda hazînesi adı ile tanınan, daha sonraki devirlerde ise Emânât-ı Mukaddese Hazînesi de denilen binadan getirilen kitaplardan meydana gelmektedir. Kitaplıkta eserlerin çoğunluğunu, Gubârî denilen ve büyük bir ustalık isteyen (yazı) ile yazılmış Kur’ân-ı kerîmler teşkil eder. Yazı cild ve tezhib san’atı bakımından önemli bir yer işgal eden bu kitaplıktaki eserlerin bir özelliği de çok iyi muhafaza edilmiş olmalarıdır.
Kitaplığın en önemli eserlerini Şeyh Hamdullah Karahisârî, Hâfız Osman ve bir çok hat san’atkârının yazı kolleksiyonlarının bulunduğu murakkalar ve hattatlara hocaları tarafından verilen diploma mahiyetindeki ketebe icazetnameleri, meydana getirmektedir. Kitaplıkta ayrıca sultan İkinci Bâyezîd, Yavuz Sultan Selîm, Kânûnî Sultan Süleymân, sultan üçüncü Mehmed Han ve bâzı sultanlarla, Dârüsseâde ağalarının ve paşaların yatırdıkları hayır işlerine dâir vakıfnameler vardır.
Koğuşlar kitaplığı: Enderûn mektebi talebelerinin okuduğu kitaplarla, aşçılar, baltacılar kiler ve sofa, ocak ve koğuşlarda bulunmuş olan kitapların bir araya getirilmesi suretiyle meydana gelmiştir. 1.238, adet dînî mevzulardan meydana gelmiş eserlerdir.
Revân Köşkü kitaplığı: Sultah dördüncü Murâd Han tarafından yaptırılan bu köşkte, sultan birinci Mahmûd 1733 yılında bir kitaplık meydana getirmiştir. Daha sonra sultan üçüncü Osman ve sultan üçüncü Mustafa Han tarafından eserler konulmuştur. Bu kısımdaki eserlerde üç pâdişâhın vakıf mühürlerinin bulunduğu 2.083 eser vardır.
Bağdâd Köşkü kitaplığı: Sultan dördüncü Murâd tarafından 1639 yılında yaptırılan köşkte bulunan ve çoğu sultan birinci Abdülhamîd ve sultan üçüncü Selîm tarafından vakfedilen kitaplardan meydana gelen ve üzerlerinde bu sultanların tuğrası, vakıf mühürleri bulunan eserlerin büyük bir kısmını; dînî, târihî, edebî kitaplar meydana getirmektedir. Kitaplıkta 415 eser vardır.
Sultan beşinci Mehmed Reşâd ve Tiryal Hanım kitaplığı:Sultan Mehmed Reşâd’ın husûsî kütüphânesi ile sultan İkinci Mahmûd Han’ın ikbâllerinden Tiryal Hanım’ın kitaplarından meydana gelmiş olan bu kitaplıkta çoğu basma olan 1.130 adet eser vardır. Bunlardan 1.032’si sultan Reşâd’ın, 98’i Tiryal Hanım’ın olup ona âid olan kitaplara “Devletlü üçüncü İkbal Tiryal Hanım hazretleri” yazılı mühür basılmıştır.
Yeni kütüphâne: Topkapı Sarayı’nın üçüncü avlusunda yer alan bu bina, on beşinci yüzyıl yapısıdır. Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından Enderûn ağaları için câmi olarak yaptırılmıştır. Bu câmiye aynı zamanda, küçük oda mektebine mensub Enderûn ağalarının câmii olduğu için, Küçük oda mescidi de denilmektedir. Câmi sonradan birçok değişikliklere uğradığı için ilk şeklinin nasıl olduğu bilinmemektedir. Bina restore edildikten sonra, sarayın muhtelif dâirelerinde dağınık hâlde bulunan bütün bu kitaplıklar, Yeni Kütüphâne adı altında bu binada toplanmıştır.
Osmanlı sultanları devlet büyükleri ve âlimler İstanbul ve Anadolu’da birçok vakıf kütüphâneler meydana getirdiler. Bunların bir kısmı câmilerde, bir kısmı da ayrı binalarda idi. İstanbul’da ayrı bir binaya sahip kütüphânelerin ilki Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa tarafından kuruldu. Devlet tarafından kurulan kütüphânelerin ilki, İstanbul Bâyezîd Devlet Kütüphânesi’dir.
Devlet adamlarından, meselâ vezîriâzam Dâmât Rüstem Paşa’nın beşbin cildlik kütüphânesi, Amasyalı kazasker Müeyyedzâde Abdurrahmân Efendi’nin yedi bin cildlik yazma kütüphânesi çok meşhurdu.
Kütüphânenin ilmî ve idarî işlerini yürüten kimse, hâzin (hâfız-ı kütüb) idi. Yeni çıkan kitapları kütüphâneye alır, fihristlerinin titizlikle yapılmasına, güzel tanzim ve tertip edilmesine nezâret eder, mümkün olduğu kadar okuyuculara her türlü kolaylığı sağlardı. Kitapları yıpranmaktan korumak, tamire ihtiyâcı olanları tamir ettirmek, cildlemek, ehli olmayan kimselere vermemek onun vazîfelerindendi. Kütüphânelerde umumiyetle bir hâzin bulunurdu. Çok büyük veya okuyucuları çok olan kütüphânelerde iki hâzin tâyin edildiği veya yardımcı verildiği de olurdu. Hâzinin vazîfesi sâdece idâri olmayıp, onda yüksek ilmî seviyeye sâhiblik şartı da aranırdı. Hâzinler bu sebeple bütün kitapların mevzûlarıyla ilgili ilmî üstünlüğü olan kişilerden, âlimlerden ve meşhur edîblerden olurdu.
Cumhuriyet devrinde Osmanlı Devleti’nden kalma İstanbul kütüphâneleri; Süleymâniye, Millet ve Bâyezîd olmak üzere üç büyük kütüphâne çevresinde toplandı. Anadolu’nun hemen bütün büyük merkezlerinde Osmanlı’dan kalma yazma eser kütüphâneleri de vardır. Bu kütüphâneler Millî Eğitim Bakanlığı Kütüphâneler Genel Müdürlülüğü’ne bağlandı. Câmilere vakfedilen kitaplar da yazma eser kütüphânelerine devredildi. Türkçe, Farsça, Arapça yazmalarının en zengin kolleksiyonları da Türkiye’de ve bilhassa İstanbul’daki kütüphânelerdedir. 50.000 el yazma ve 120.000 matbu eser, mikrofilm atölyeleri ve modern te’sisleriyle Süleymâniye Kütüphânesi bugün yazma eser kütüphânelerinin en önde gelenidir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Türkiye 1850; cild-1 sh. 207
2) Büyük Türkiye Târihi; cild-10, sh. 468
3) Rehber Ansiklopedisi; cild-11. sh. 14
4) Hayât Târih (sene-1965); cild-12, sh. 35
5) İstanbul Kütüphâneleri (Meral Alpay, İstanbul-1982)
6) Türkiye Kütüphâneleri Rehberi